BİR KUMPAS DELİLİ DAHA ve BEN FETÖ’CÜ OLDUĞUMU NE ZAMAN ÖĞRENDİM!


ali galip baltaogluUşakta tetikçi bir haber sitesi var. Bana dair bir haberi “FETÖ/PYD Tutuklusu Sait ÇELİK’in Tetikçilerine Hapis Cezası!” başlığı altında algı oluşturmaya yönelik bir haber yapmış. Benim bildiğim bu site Belediye Başkanı Nurullah CAHAN ekibinin kurduğu  ve onun propagandasına hizmet eden bir haber sitesi. Bu haberin yargı yoluyla erişimini yasaklattım. Bu alçaklığın adı habercik değil tetikçilik! Başlıkla içeriğin hiç uyuşmadığı bu haber içeriğinin konusu Adil ERKEN’in şikayetiyle hakkımda görülen hakaret iddiasını içeren dava. Aynı şikâyet ve dava çerçevesinde Savcı Bahadır SAKAOĞLU tarafından FETÖ soruşturması da başlatılmıştı. İşte bu dava da hakkımızda aleyhimize hapis cezası verilmiş. İsmimizi FETÖ iddianamelerine geçmesini sağlayan Adil ERKEN beni hapis cezasına hükmettirmiş.  Ne güzel! Buna seviniyorlar! Sanıyorum bu haberi yaptıran Adil ERKEN, hakkındaki FETÖ isnadından kurtulacağını ve temizleneceğini zannediyor. Yanılıyor, sağ oldukça elim ve gözüm üstünde olacak! FETÖ ile dans ede ede bir yerlere gel. Son sonra da ben FETÖ ile mücadele ettiğimden dolayı hakkımda soruşturma açılıyor diye  açık bir yalanla kamuoyunu ifsat et. Bu kararları gerekçe yaparak beni FETÖ’cü ilan et. Yok öyle, yok. Bakacağız bakalım iftiracılar mı yoksa doğrular mı kazanıyor!

Elbette karara itiraz edeceğiz ama bu itirazdan önce ve onu koruyan sistemin şahsıma karşı kurduğu kumpasın bir delilini  daha deşifre etmek istiyorum.   

Kumpasçıların Çalışmalarına Dair Bir Delil Örneği Daha!

Rahmetli dayımın, kızından bir torunu var. Adı Mehmet Ali SEZGİN.  Bu delikanlı >

2008/2012 yıllarında FETÖ ile iltisaklı  Alanya Ufuk –Anadolu Lisesi’nde başarılı öğrenci bursuyla okumuş.  Şu anda  Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi son sınıf öğrencisi.   Mehmet Ali   2012 Eylül ayında devlet yurdu çıkmayınca FETÖ ile iltisaklı bir evde 7/8 ay  ikamet mecburiyetinde kalmış.   Kerhen kaldığı bu evden 2013 Mayıs ayında yanına  bulduğu kafa dengi arkadaşlarıyla ev tutarak buradan ayrılmış. Bu genç FETÖ’cü mü derseniz, kesinlikle değil.  Mizacı  itibariyle de değil. Emir komutaya dahil edilecek karakterde olmadığı için onların okullarında okurken dahi bir sürü ceza almış.  Sempati düzeyinde bile yakınlığı yok. FETÖ cemaatini  Kabesi Merkez bankası  olanlar diye   tanımlayan bir genç.

İşte bu genç, 15 Temmuz 2016 tarihinden sonra, bir tanık tarafından  Eylül 2012/Mayıs 2013 tarihlerinde  Düzce’deki  öğrenci evinde kaldığı ifade edilince   şüpheli olarak ifade vermiş!  Malum savcılarımız bu konularda 17/25 Aralık öncesi ve sonrası diye bir ayrım yapmıyorlar. Bu dosya Düzce Başsavcılığı’nın dosyası ancak,  şüpheliden Uşak KOM’da  alınan ifadesinin  bana dair bir bölümü var!

Mehmet Ali  SEZGİN’in benimle irtibatı    HTS kayıtlarından  tespit edilince,   suyun kaldırma gücünü fark eden  Arşimet’in “evreka, evreka”  yani  “buldum, buldum” diye bağırarak hamamdan dışarı fırlaması gibi Savcılık veya  KOM  ayağa  fırlamış! 2016 da açtıkları soruşturma dosyasına koyacak malzeme ararken  işte sonunda bulduk demişler  ve   Mehmet Ali SEZGİN’e KOM’daki  sorgusunda şu soruyu sormuşlar:

“İlimizde bugüne kadar yapılan FETÖ/PDY terör örgütü soruşturmalarında şüpheli şahıslara ait mahkeme kararı ile alınan HTS kayıtları analizinde sizin aşağıdaki tabloda belirtildiği gibi, FETÖ/PDY terör örgütü içersinde örgüt faaliyetlerinde bulunan şahıslarla irtibat halinde olduğunuz anlaşılmıştır.”

ali galip baltaoglu hts kaydi kumpas

Evet; yukarıdaki tablodan da anlaşılacağı gibi, Mehmet Ali’nin  bir telefonundan Ahmet ALAŞEHİRLİ ile bir kez. Ali Galip BALTAOĞLU ile 76 kez,   bir başka telefonundan Ali Galip BALTAOĞLU ile 1 kez, Abdullah KILIÇ ile  4 kez irtibatı tespit edilmiş.

FETÖ’cü Olduğumu Ne Zaman Öğrendim!

Sayın Uşak Başsavcılığı birkaç sözüm var.  2015 yılından beri FETÖ’cü olduğumu iddia edip iddianamelerinize yazıyorsunuz?  Basit bir araştırmayla ortaya çıkacak konuları araştırmıyor, ifadesi alınacakların ifadesini almıyorsunuz. Çıkmaz bir sokaktasınız, buradan gideceğiniz bir yer yok.

Ben FETÖ’cü olduğumu 2015 yılında yaptığınız  2015/5683  Soruşturma, 2016/227 İddianame  No’lu Hacı Aykut AYDIN imzalı  Uşak FETÖ Çatı iddianamenizden öğrendim.  Bir öğrenci gitmiş KOM’da  ifade vermiş. Benim FETÖ’cü olduğumu Teknokent’in Ali YILDIRIM ile birlikte (ki Ali YILDIRIM’ı tanımam) büyük ortağı olduğumu, FETO’ya para gönderdiğimi, bunu kendisine üniversiteden  Adil ERKEN hocanın söylediğini söylemiş. Savcılığınız  bana   sormamış.  Adil ERKEN’e de sormamış. Çünkü gerçeği arama gibi bir sorunu olmadığı için olsa gerek,  iddianamesine yazmış. İddianamenin tarihi  5 Ağustos 2016.  Bu kumpası hazırlayan,  savcılarla sosyal medya arkadaşı olan Belediye Trolü Murat KOPARAN’da rektörle birlikte şafakta basılacağımızı açıklıyor   beraber resimlerimizi yayınlıyordu.   Kumpası gördüm ve  hemen ifşa ettim.  Bu konu da bir çok makale yazdım.  25Ağustos 2016’da   “UŞAK FETÖ İDDİANAMESİNE İSMİM NASIL SOKULDU?”  alt başlığında kaleme aldığım  şu satırlar bana ait: “Geçen makalemde, sahte hesap Murat Koparan’a  Sayın Şekerci, Murat Koparan şayet siz  iseniz dinleyin kardeşim, Buradaki Ali Galip benim. Yani Serik hattı!  Zannettiğiniz üzere panik halinde  değilim. En ufak bir korku ve tedirginlik vermiyor, veremiyorsunuz. Çünkü yalan söylüyor iftira ediyorsunuz,  diyerek durum bildirimi yapmıştım. Uzun süredir ilmik ilmik ördükleri feto usulü kumpastan habersiz olduğumu düşünerek, sallıyor da sallıyorlar!!! “  “Böyle sözlerle beni korkutacağınızı mı zannediyorsunuz. Oğlum ben 55 yaşındayım. (Şimdi 57 oldum..) Allah’a bir can borcum var.  Yani şafakta basılmaktan korkacak biri yok karşınızda. Beni ve benim neslimi 18 yaşındayken şafakta basmışlardı! Ben şerbetliyim yani!  Ancak sizin için üzülüyorum. Sizin kadar çocuklarım var benim.  Bir zamanlar şafakta basanların, kul hakkına girenlerin, yalan dolan iftirayla yol almaya çalışanların hayatının  size ibret olmamasına   üzülüyorum. Genç yaşlarda  kalbinize bunca  nefreti kim dolduruyor diye üzülüyorum. Bu nefret sizlere neler yaptırmaz ki! Bu tür nefretlerle doldurulan fetonuun haşhaşileri milletin üzerine tanklarla uçaklarla saldırdı. Kan döktü ocak söndürdü. Yolları vatan hainliğine çıktı!  Sizi bu nefret nereye çıkarır dersiniz? İddianamede ismimin geçmesine mi güveniyorsunuz. Güvenmeyin. Bir şey çıkaramazsınız ve çıkaramayacaksınız!” 

Neden böyle söylemiştim? Zira olmayan şey çıkmazdı! Uşak  Belediyesi çalışanı ve  trolü Murat KOPARAN’a ve onun hizmet ettiği mihraklara  idi sözlerim. Kof boş beleş adamlardı bunlar ama  boş laf etmiyor güveniyorlardı devlet olduklarına!

Zira Uşak Başsavcılığı,  2016/8675 no’da bir soruşturma da bana başlatmıştı. Muhtemelen ilk FETÖ iddianamesindeki iddialara  ve sonrasında elde ettikleri kurmaca delillere dayanıyorlardı. Ahmet BOZKURT adlı  kimliği tespit edilemeyen bir kişi ihbarda bulunmuş.  Benim Adem DURU adlı arkadaşa ÖSYM’den ayrılırken bir bilgisayar bıraktığımı, Adem DURU’nun bu bilgisayarda FETÖ’nün seks şantaj kasetlerinin videolarını  veya görüntülerini bulduğunu, bunları rektöre götürdüğünü,  rektörün,  benim haberim var, sil işine bak dediğini iddia ediliyordu.  Halen rektör yardımcısı olarak görev yapan ve  rektör Sait ÇELİK’in  soruşturmasında ifade veren Adem DURU kardeşimize bu konu KOM/Savcılık tarafından sorulmuyordu! Bana sormuyorsunuz anladım, Adem DURU’ya neden sormuyorsunuz? O iftira etmeye yanaşmadığı için mi, diye bir soru aklıma geliyor ister istemez!

Yine kimliği tespit edilemeyen kimliği ve kimlikleri bizce malum Ahmet BOZKURT adlı şeref ve haysiyet özürlü ihbarcı,  Havacılık Yüksekokulu’nda Alparslan  Şahin GÖRMÜŞ ile birlikte FETÖ kadrolaşması yaptığımı iddia ediyordu. Ayrıca,  ihbarları bir türlü Ankara BİMER tarafından kabul edilmeyen, (nedense!) Gökhan ACAR adlı dayakçı boksör muhbir derdini Uşak Valiliğine anlatıyor, Vali Ahmet OKUR yönetiminde valilik  bu önemli ihbarcıyı KOM’a gönderiyor,  bu ihbarcı kumpasçı, rektörün FETÖ’cü Alman ajanı, tarihi eser kaçakçısı olduğunu, tarihi eser kaçakçılığı gibi gizli işlerini  rektör adına benim yürüttüğümün konuşulduğunu, bu işler açığa çıkacak diye Uşak’tan Antalya’ya gittiğimin söylendiğini beyan ediyordu.  İşte dosyanın esasları bunlardı ve FETÖ usulü kumpas böyle kuruluyordu!

Ayrıca 2015 yılında rektörü almadan önce  beni almayı da kafaya koyan   Uşak Başsavcılığı  tiyolarını sanıyorum, Nurullah ÇAVUŞOĞLU’na vermişti; Basında  konuşturacaklardı ki FETÖ’den alsınlar!   Genel taktik buydu! 15 Ekim 2015’te  Nurullah ÇAVUŞOĞLU adlı uşak haber merkezinin yazarı bilinen şahıs,   benim ve rektörün FETÖ’cülerle ilgisini kendince ifşa  ediyor. Videonun ilk dakikasında benim bu operasyondan haberim var diyor. Ben zaten biliyordum diyor.   Bu operasyonda Ali Galip BALTAOĞLU niye yok rektör niye yok, bu iddianamede bunlar niye yok diye soruyor? ÇAVUŞOĞLU, “Biz buradan sıkıştırıyoruz yarın öbür gün bu iddianameyi genişletebilirler tiyosunu da veriyor!”  Bu haber ve videodan 2016 yılının başlarında haberim oldu. Ben bu kişiyi  şikayet ettiğimde ise,  Terör Savcısı Savcı Bahadır SAKAOĞLU takipsizlik kararı vererek ÇAVUŞOĞLU’nu yargılanmaktan ve mahkum edilmekten kurtarıyordu!   Bu tür eylemlerin suç olmadığını sayın savcıdan öğrenmiş oluyorduk! Bu  durumda kendilerinin yol verdikleri   bir tetikçiye  dava açmıyorlar, diye düşünmekte haksız mıyım? Net bir  örnek vereyim 23 Temmuz 2016’da www.usak.tv’de   “Bana ve Rektöre Fetöcü Diyen Hainlere, Gafillere, Oportinist Ahlaksızlara Cevabımdır.” başlıklı makalemde şunları söylemişim. “Şahsen ben darbe gecesi İstanbul’da tankların karşısındaydım. Ne olduğunu çok yakından müşahede fırsatı buldum.  Tankların dolaştığı üzerinden uçakların uçtuğu, milletin kahramanca  direndiği ve vahşice  katledildiği bu ortama tiyatro diyenlerin alayının hain ve şerefsiz olduğunu  biliyorum”   satırlardan dolayı Nurullah ÇAVUŞOĞLU’nun şikayetiyle dava açmakta hiçbir beis görmemişlerdir. Bu davadan da yargılanıyorum.tetikçi haber sitesinin   başka davalardan da yargılanıyor diye haber verdiği davalardandır. Hakarete uğradığını iddia edenler bu makalenin erişminin engellenmesi için yargıya başvurmamaktadırlar.  Makale hala rada durmaktadır! Zira erişim engeli alamazlarsa açtıkları dava da lehte delil olma ihtimalini gözetmektedirler. Sonuç olarak Uşak’ta   Savcılar  iftira ettirdikleri diğer kişilere de dava açmıyorlar.   Dosyaları neredeyse iki yıldır mayalanmaya yatırmış vaziyetteler.   Bu  iftiraları ve galiz hakaretleri bana yöneltenler  hakkında yaklaşık 2 yıldır bir dava bile  açtıramadık.  Dosyaların akıbeti  hakkında henüz bilgimiz yok.  Örneğin Muhterem KURUÇAY hakkındaki dava bildiğim kadarıyla   henüz açılmadı. Birkaç yıl nadasa yatırıp şarap kıvamına geldiğinde açacaklar herhalde! Şarabın yıllanmışı makbul olabilir ama hak  aranan mahkeme dosyalarında yıllanan dosyaların adil yargılanma hakkını ihlal olduğu gibi bir hukuk ilkesi vardır!   Adil ERKEN şikayet edince dava aç. Nurullah ÇAVUŞOĞLU şikayet edince dava aç.  Mahkemesi bile bitsin. Biz şikayet edince iki yıla yakındır beklet. Adaletiniz  bu mu sayın savcı?

Yaptığınız işe haram karıştırdığını düşündüğüm Sayın Başsavcılık. 2016 yılında FETÖ çatı iddianamesindeki bir ifadeyi ve  Adil ERKEN’in   şikayetini  vesile yapıp hakkımda ve sitesinde yazarlık yaptığım Kazım ŞEN hakkında  FETÖ dosyası oluşturdunuz.    İsimsiz  ihbar mektuplarıyla  veya bir takım meczupların tarihi eser kaçakçısı türü zırvalarıyla alenen deli saçmalarıyla  dosyaları doldurdunuz. Bu arada Uşak’taki ekip boş durmadı. Beni Serik’te zerre kadar tanımayan Serik’teki kumpasçı paydaşlara da ihbarlar yaptırıldı.   Serik’te de bir dosya oluşturulup 2017 de sizin oluşturduğunuz dosyaya eklendi .  Ne yapmak istiyorsunuz, anlamak mümkün değil. Olmayan şeyleri yaratamazsınız! Uşak Başsavcılığı’nın bana karşı düşmanlığını icraatlarıyla ortaya koyduğunu görüyor ve bunu açıkça  yazıyorum.  Yasaları ayaklar atına alan iftiracılara meydan okuyorum.  Bu işi yapılandırmaya 2015 yılında başladınız.   Hani!  2015, 2016, 2017  Nerdesiniz?  Tarih Mayıs 2018!    Bekliyorum! Üç yılda tekemmül ettirilemeyen dosya mı olur?   2015’te savcınız  H. Aykut AYDIN, FETÖ’cü olduğum iddiasını   tanık ifadesi yoluyla iddianamesine  koyarak bana iftira atmıştı.   Bu savcının kızları FETÖ okullarında 2015’e kadar okumuş!  Ayrıca 2014’te FETÖ’nün Bosna gezisine katıldığı iddia ediliyor. Kim FETÖ’cü sayın başsavcı?  FETÖ ile şöyle  veya böyle ilişkiye girmiş kişilerin FETÖ soruşturması yapmasını ve bana FETÖ’cülük isnadında bulunmasını kendi adıma komik memleketim adına trajik buluyorum.

İşte dostlar,  tam da bu savcıdan  FETÖ’cü olduğumu öğrendim!  İyi mi?

Serik’teki Kumpas Paydaşları

Serik’teki dosyadan da biraz  bilgi vereyim.    Şöyle yazmış Serik’teki kumpasçılar, “Uşak Üniversitesi rektörlüğünün FETÖ ile ilişkileri değerlendirildiğinde  yapının mensubu olduğu, geçmiş facebook hesaplarından da anlaşılacaktır. Uşak Fetö iddianamesi sanığı olduğu Uşak yerel basınında tartışılmaktadır.” Uşak yerel basını da belediyenin sitesi olduğu herkesçe bilenen  uşakhaber com oluyor bu durumda! Uşak Fetö iddianamesi sanığı olduğumu Uşak yerel basını tartışıyormuş, bu da delil oluyormuş. Fakat ben nedense sanık olduğumu bilmiyorum! Üç yıldır sanık yapamadılar gitti!

Fakat Uşaktaki kumpasçılar Serik’teki kumpasçıları, Uşak Başsavcılığı’nın hazırlıklarını tamamladığı  ve  beni FETÖ’den    alacakları hususunda doldurdu ve inandırdı. Siz oradan gereğini yapın biz buradan halledeceğiz mi  dediler? Bilmiyorum! Biz daha önce yaptığımız yanlış işlerden dolayı bu adam hakkında açtığımız soruşturmada yeterli delil oluşturamadık,   her yaptığımızı ifşa etti, siz açarsanız biz daha rahat kendimizi savunur, gereğini yaparız. Serik açmış biz açmadık mı deriz dediler, onu da bilmiyorum!  Her neyse artık!

Bu ihbarcılar  sadece savcılıklara değil parti teşkilatına da yolladılar aynı iddiaları.   Bu nedenle  onları şimdi iftira ve hakaretten yargılatıyorum. Bu deliller bir mahkemede tartışılacak!  Bu konuda  Serik Savcılığı Takipsizlik kararı verdi. Aynı Uşak’taki gibi, şaşırdık elbette.  Bazı savcılıklarda enteresan bir şekilde kumpasçıları ve iftiracıları  himaye eden bu tür kararlar verebiliyor  maalesef. İtiraz üzerine Manavgat Sulh Hukuk Mahkemesi TAKİPSİZLİĞİ BOZDU. Bu ülkede FETÖ’nün   adliyedeki bütün ifsadına rağmen hala kapı gibi hakimler var ve hukukun gereğini yapıyorlar!

Serik’te hakkımızdaki iftiraların sahibi Yaşar TOPAL (ve Ömer GÜRLER)  adlı avukat olduğu söylenen zat, 16  Nisan 2017 referandumundan önce yaptığı ihbarlara istinaden şahsımıza bir operasyon bekliyordu ve saat sayıyordu. Bu delil muhtemelen Serik’ten Uşak Başsavcılığı’na gönderilmiştir.  Yaşar TOPAL’ın Sosyal medyasında yayınladığı şu resme iyi bakarsınız bu kumpasçıların konumunu daha iyi anlarsınız.  Tam 13 ay önce Nisan ayında “Hazırlıklar devam ediyor an itibariyle son 236 Saat”  başlığıyla benim FACE’mden ulaştığı FETO videosunun resmini yayınlıyordu. 236 saat sonra yani 16 Nisandan hemen sonra operasyon bekliyordu, garibim!

Uşak’taki dosyaya bu tür adamlar katkı sağladılar!  Bu bile çok şey anlatıyor aslında! Çocukluk mu desem zavallılık mı bilemiyorum!

kumpasci yasar topal

Uşak kumpasçıları iletişim halinde oldukları Serik’te ayarttıkları kumpasçıları,  Serik’teki kumpasçılar   ise, Uşak’taki kumpasçıları  kendine mesnet yapıyor delil gösteriyor. Körlerle sağırlar  birbirini ağırlar durumu yani.   İlginç!

Dosyaya delil diye koydukları ve operasyon bekledikleri video resmi  2 Ocak 2013 tarihinde paylaştığım yayından kopya edilmiş. İçeriğine giremedikleri için bilmiyorlar! FETO’nun lehine değil   aleyhine bir video. FETO Kuran Müslümanlığı denen bir sapıklık çıktı diyor. Bu konuşmanın arka fonunda kilise müziği çalıyor!

https://www.facebook.com/ozbasmustafa/videos/10152128799271029/   Ocak 2013’te paylaştığım o video hala FACE’mde duruyor! Meraklı istihbaratçı FETÖ avcılarına duyurulur!

O tarihte  bu ülkenin kahir ekseriyeti FETO illüzyonunda,  FETO’ya meftundu!   Emniyet ve adliye onlardandı ve bu tür paylaşımları her babayiğit yapamazdı! Mustafa ÖZBAŞ isimli İngiltere’de yaşayan bir  ilahiyatçı  paylaşmış, ben de ondan paylaşmışım.  Yani bu delil olacaksa eğer lehime delil olur!

Nereden baksan tutarsızlık nereden baksan ahmakça!

 

 

Düzce’deki Bir Öğrenci Dosyasından Ali Galip’e Ulaşmak!

2015 den beri Savcılığın beni FETÖ’cü yapma çalışmalarının ürünü olarak     Temmuz  2017’de yukarıdaki belgeyi tanzim etmişler!   Şimdi soru şu: Sayın Savcılar   veya KOM,  benim FETÖ/PDY terör örgütü içinde örgütsel faaliyetlerde bulunduğumu nasıl tespit etmiştir?  Hakkımda bir yargı kararı ve işlem yokken, bu iddiayı ve iftirayı bana nasıl yapmıştır?   Allah’tan korkun  2015 yılından beri bu oyundan bıkmadınız mı? Yoksa oyun tuttu bırakmıyor mu?

KOM’daki arkadaşları ve savcıyı aydınlatayım. Mehmet Ali SEZGİN benim yakın akrabam  olup çocuklarımla akrandır. Benimle bir kez bile telefon iletişimi kurmamıştır. Benim üzerime kayıtlı telefon büyük oğlumun telefonudur. Mehmet Ali 89’la biten numarasından  benimle değil 76 kez oğlumla mesaj ve konuşma yoluyla iletişim kurmuştur. Yaz tatillerini Uşak’ta beraber geçirirlerdi.   Mehmet Ali SEZGİN’in  üzerinde görünen 10 ile biten numara Mehmet Ali’nin İlköğretimde okuyan küçük kardeşi Ömer Han’a  aittir. Bu numaradan da bir iletişim tespit edilmiş. Muhtemelen   ya Ömer Han oğlumu,  ya oğlum Ömer Han’ı  aramıştır!

10 ile biten telefondan Ömer Han FETÖ’cü Abdullah  KILIÇ’ı aramış. İşte bu çok önemli!  Çünkü;  Abdullah KILIÇ’ı araştırınca ailecek paniğe kapıldık. Meğer Abdullah KILIÇ Uşak’ta Teknik Elemanlar Derneğinin Başkanıymış. Servet KUŞ, Basri YILDIRIM gibi Ak Parti’nin ileri gelenlerinin    ortağıymış falan filan. Abdullah KILIÇ içeriden Servet KUŞ’a  mektup yazmış,  ne yaptıksa beraber yapmadık mı diye.  Ben niye buradayım, sen niye oradasın diye sitem etmiş.  Aman Allahım!  Bu bilgiler önümüze çıkınca çullandık Ömer Han’ın   üstüne. Sen dedik Abdullah KILIÇ’la ne konuştun, söyle bakalım. Çocuk korktu panikledi.  Ben FETÖ’cü değilim, beni sakın polise vermeyin dedi!  Biz inanmadık. Size yemin ederim ben Abdulllah KILIÇ’la örgüt faaliyetinde bulunmadım, o amcayı tanımıyorum  dedi!    Yine inanmadık. Ailecek bastırdık! Konuş dedik!  Söyle, çabuk  söyle dedik! Bak şimdi gelip seni de KOM’a götürecekler,  tehdidini savurduk!  KOM’da  ateş gibi işinin  ehli polis amcalar var dedik.  Polis amcalar sana da bir iyilik düşünür, güzel sorular sorularla bir güzel lekeler dedik! Yasa adamları lekelenmeme hakkı nedir bilmez dedik!

Sonunda gerçek ortaya çıktı. Meğer sınıfında KILIÇ soy isimli bir arkadaşı varmış. Meğer Abdullah KILIÇ’ın oğlu Ömer Han’ın sınıf arkadaşıymış!  Öğretmenlerinin  verdiği ödev konusunda haberleşmişler. Bu dört adet HTS kaydıyla  Ömer Han’ın   FETÖ’ye yardım ve yataklık suçunu  işlemediğine kani olunca   ailecek bir oh çektik!   Çocuklarımız FETÖ şüphesinden kurtulmuştu!

Ama  Mehmet Ali de hala küçükte olsa bir şüphemiz var! Uşak’ta 2015/5683 No’lu çatı iddianamede yargılanan  Ahmet ALAŞEHİRLİ ile bir kez irtibatının sırrını hala çözemedik. Genç arkadaş, gerçekten bilmiyorum belki yanlış numara falandır diyor! Ama tam inanamıyoruz!   Peşindeyiz. Mehmet Ali’yi Filistin askısına çıkaracak elektrikli işkence yapacağız!  Yine  çözemezsek MİT’den yardım isteyeceğiz!

Saygıdeğer okurlar. Bu şaka gibi olayları ancak mizah  ile anlatabiliriz. Şaka yapıyorum elbette. Kumpas kuranlar suç uydurmak için çalışanlar komik duruma düşer mizah konusu olurlar. Benim telefonlarımı mahkeme kararı ile dinlemeye alan Savcılık’ta, KOM’da  sorgu aracı yaptığı 70’le biten  numaranın  oğluma ait olduğunu, yine  üzerime kayıtlı 81’le biten bir başka numaranın da  eşime ait olduğunu bilir!  Dinledikleri numaralarda kimin konuştuğunu bilmezler mi? Maksat oltayı atalım bakalım işimize yarar bir şey çıkar mı?

KOM’da düzenlenen belgenin ikinci kısmı daha da fecaat.

kumpas belgesi

Soruldu: Fethullah GÜLEN, Harun TOKAK; Mustafa BALCI, Erkan KARADEMİR, İsmail SAYDAM; Selim Azim TEKİN, Cemalettin BAŞTUĞ, Hasan Hüseyin DEMİR, Harun ŞİMŞEK, Cengiz KARADENİZ, Tahsin KARA, Mehmet DORUM, İsmet TAŞ, Ali AKILLI; Ramazan KAHYA, Bayram COŞKUN, Fahri UÇAR, Mustafa Ali GÖKBUDAK, Fahri UÇAR,  Altan BUĞDAYLIGİL, Mehmet GERİK, Abdullah ARSLAN, Ahmet ALAŞEHİRLİ, Ali Galip BALTAOĞLU, Abdullah KILIÇ, Sabri SİVİL

isimli şahısları tanır mısınız, tanıyorsanız bu şahıslarla olan irtibatınızı söyleyiniz. Tanıdığınız şahısların cemaatle bir ilgileri var mıdır? Size sorulan şahıslar ile aranızda herhangi bir husumet var mıdır? Var ise sebebini açıklayınız.

Cevap:  Fethullah GÜLEN, medyadan takip ettiğim kadarıyla tanıyorum. Kendisiyle hiç görüşmedim.

Ali Galip BALTAOĞLU isimli şahıs, annemin halasının oğlu olur. Akrabam olduğu için görüşmüşlüğüm vardır. Cemaat ile bağlantısı olmadığını biliyorum.

Sabri SİVİL isimli şahıs yukarıda da belirttiğim gibi, ilk cemaat evinde kaldığım okuldan üst dönem arkadaşımdır.

 

Uşak FETÖ davasının sanıkları, köküne kadar FETÖ’cü olan isimler sıralanmış. Sonra bu isimlere benim de ismimin olduğu toplam dört kişi ilave edilmiş. Bir isim Düzce’den Sabri SİVİL adlı kişi. Muhtemelen soruşturmanın esasıyla ilgili bir kişi. Benim dışımdaki iki  kişi de Mehmet Ali’nin HTS kayıtlarında tespit edilmiş   FETÖ sanıkları.

Şimdi  Sayın savcılığa ve KOM’a tekrar  soruyorum. Hangi hakla ve neye dayanarak beni “FETÖ/PDY terör örgütü içersinde örgüt faaliyetlerinde bulunan şahıslar” olarak tanımlıyorsunuz? Sayın savcı ve sayın KOM bu saydığımız adamlarla benim tek bir HTS kaydımı tespit edebildiniz mi? Bu nedir? Akıl tutulması mı? İçişleri Bakanlığına, Adalet Bakanlığı’na ve HSK’ya şikayet konusu yaptığım bu fiilinizin hukuki dayanağı nedir?

Hakkımda bir mahkeme kararı mı vardır ki, örgüt faaliyetlerinde bulunan şahıslar, gibi bir cümle kullanıyorsunuz?   Bu hükme nasıl vardınız?  Mahkeme misiniz siz?  Mahkeme kararıyla HTS kayıtlarına ulaşma kararı hakkımdaki hangi delile istinaden alınmıştır? Şayet hakkımda kurulan kumpasa dair   uydurulan deliller ise basında bu delillerin gerçeğini tek tek  ifşa ettiğim halde savcılık bu konuda neden işlem yapmamıştır? Örneğin ilk FETÖ iddianamesine girmemi sağlayan Adil ERKEN hakkında neden soruşturma başlatmamıştır.  Sadece benim verdiğim verilerle birçok delile ulaşılabilirdi oysa!  (Bu konuyu daha geniş olarak sonra yazacağım) yeter ki, araştırılsın! FETÖ soruşturmalarını  saptıranlar hakkında neden işlem yapmamakta direnilmiştir?  Ve benzeri.  Bu sorular galiba saçma oldu biraz! Zira kadı bizim peşimize düşmüş, biz kadıdan hakkımızı hukukumuzu  talep ediyoruz!

Sonuç olarak; bu kadar FETÖ’cünün yanına  ismimi ilave ettiren delil veya delilleri  bilmek ve görmek isterim. 2017’de  Temmuz’unda alınan bu ifadede FETÖ/PDY terör örgütü üyesi olarak faaliyet gösterdiğim söyleniyorsa, yasal merciler bunu ispat etmek zorunda değil midir?

Ama bu soruşturmaları yapan KOM’daki polis arkadaşlara  bir sitemim var. Zira benim FETÖ’cü olmadığımı en iyi onlar bilirler.  Zira ben kendini gizleyen bir adam olarak yaşamadım. Beni biraz tanıyan herkes bilir. Ne Sabetayistlere ne de adı Müslüman sabetayistlere benzemem. 21 yıl Uşak’ta yaşadım.  Üniversitede Dekan Yardımcılığı,  ÖSYM İl Yöneticiliği, Açıköğretim Koordinatör Yardımcılığı, Adalet Meslek Okulu Müdürlüğü, Bölüm Başkanlığı  yaptım. Polis  arkadaşlarla çok yakın çalıştım. O teşkilatta bilinmeyen biri değilim. Sizlere sorum şu:   “FETÖ/PDY terör örgütü içersinde örgüt faaliyetlerinde bulunan şahıslar” içinde beni zikrettinizse deliliniz nedir? Hakkında yargı kararı olmayan bir kişiye bu isnadı yapma ve böyle bir belge tanzim etme hakkını nereden buluyorsunuz?  Şayet bu soruyu size Savcılık sordurduysa bile belgenin altında sizin imzanız var?  O soruşturma dosyasında ne gibi bir delil gördünüz de “FETÖ/PDY terör örgütü içersinde örgüt faaliyetinde” bulunduğumu söyleyebildiniz?

“FETÖ/PDY terör örgütü içersinde örgüt faaliyetlerinde bulunan şahıslardan olduğu iddia edilen deseydiniz” itirazım olmazdı. Zira bir takım FETÖ’cüler ve başsavcılığın böyle bir iddiası olabilir. Nitekim de söylüyorlar. Yalandan kim ölmüş felsefesi hala iş yapıyor ülkemde!  Savcılığın iddiası,   şayet benim Rektör Sait ÇELİK’e ve bana kumpas kurulduğunu iddia etmem ve rektörün kumpasla içeri alındığını söylememe dayanıyorsa,  bu konuda kapı gibi somut delillerim var. Söylüyorum ve söylerim. Bunu söylemek suç olamaz. Tam tersine işlenmiş suçun ihbarı olur.  Burada sorun şu!  Bunları araştıracak yürekli savcılar ve polisler var mı? Halep oradaysa arşın burada yani!

Bu belgeyi tanzim eden  polisler tecrübesiz değiller, sorguda kullandıkları cümlenin ne anlama geldiğini gayet iyi bilirler.  Ne için ve neden  böyle yanlış işler içinde olduklarını   anlamaktan acizim! Bana neden  düşmanlık besledikleri konusunu da  çözebilmiş değilim.  Bir polis arkadaşıma belgeleri gösterdim. Hocam sana çok pis tuzak kurmuşlar,  dedi! Bu memleketin en yoğun çalışan  ve  çalışma şartları açısından aldıkları her kuruşun helal olduğu kanaatinde olduğum polis kardeşlerim. Tuzak mı kurdunuz gerçekten?  Allah’tan hiç mi korkmadınız?  Mesleğinize ihanet  ettiğinizi dünyanızı da ahretinizi de tehlikeye attığınızı düşünüyorum!   Öte alemde sizi Allah’ın elinden alacak ve şefaat edecekler var diye düşünenlerden misiniz bilmiyorum.  Öyleyse size kötü haber. Yok öyle bir şey!  Bu dünyada zerre kadar iyilik yapan iyiliğinin,  kötülük yapan kötülüğünün  karşılığını bulacak!(Zilzal 7/8),  Şayet buna inanmıyor bir takım kurtarıcılara inanıyorsanız ben Allah’ın yalancısıyım! Ben demiyorum, Allah diyor bunu!   Allah’ın yalan söylediğine inandığınızı aklıma bile getirmek istemem.  Anlayacağınız yaptığınız kötülükler yanınıza kâr kalmayacak!  Allah’a karşı sorumluluk bilinciyle  çalışan polis arkadaşları tenzih ederim.

Uşak valisi ve Uşak İl Emniyet Müdürü bu duruma ne der bilmiyorum. Ama  bu tür fiillerin FETÖ ile mücadele değil FETÖ’ye yardım ve hatta  yataklık olduğunu düşünüyorum. FETÖ düşmanlarını FETÖ’cü diye içeri tıkmaya çalışmak FETÖ’nün tam da istediği bir şey değil midir?  Ayrıca FETÖ’nün evlerinde, Altunizade yurtlarında yetişenlerin, çocuklarını 2015 yılında bile FETÖ okullarında okutanların,  7 Şubat MİT kumpasından, 17/25 Aralık  2013  ve  1/19 ocak 2014 MİT tırlarının yolunun kesilmesi ihanetinden sonra bile FETÖ Organizasyonlarına katılanların, gezilerine gidenlerin bana FETÖ isnadında bulunması hem trajik hem komiktir. Yarın bu yanlışlarından dolayı utanacaklardır.

Köklü bir FETÖ geçmişine rağmen, işler FETÖ aleyhine döndükten sonra Bozkurt işareti yaptı diye, hem de hanım bir MHP parti yöneticisini tutuklaması istemiyle mahkemeye sevk etmek, bugün de hızlı bir MHP’li gibi davranmak ne demektir?  Bunları benim anlamam mümkün değildir ve bu adamların beni FETÖ isnadıyla iddianamelere sokmasından daha doğal bir şey olamaz, diye düşünüyorum!  Savcı olmak dokunulmaz olmak değil kimsesizlerim kimsesi olmaktır! FETÖ şüphelisini   odasına getirtip iftira ettirmeye çalışmak  savcılık olmasa gerektir!

Sayın Cumhurbaşkanımız, “Haklı olanın güçlü olduğu değil, güçlü olanın haklı olduğu bir dünya. Böyle bir dünyayı kabullenmek mümkün değildir”, “bu dünyada yaşamak bizim için bir zul.” demiş.  Aynen katılıyorum ve benim için de kumpasçılara boyun eğilen, binbir suratlara itibar edilen  bir dünyada yaşamak zuldür. Güçlü olan haklı değildir. Son tahlilde güçlü olan, güçlü de değildir!  Güç  yalnızca Allah’ındır! Galip olan Allah’tır.  Kumpasçılar bilsinler ki gün gelecek kumpas kurmaktan yargılanacaklar! İlahi adalet hiç şaşmaz. Yaşayan görecek! Oyun bittiğinde şahları da piyonları da aynı kutuya koyacaklar!

Mevlâ görelim neyler neylerse güzel eyler. Bekleyelim görelim!

Selam ve sevgilerimle.


Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.