BÜYÜK TAARRUZ ve BİLİNMEYEN KAHRAMANLAR


ali galip baltaoglu

Bugün 30 Ağustos Zafer Bayramımız. Büyük Taarruzun 2020 Büyük Taarruzun 98. Sene-i devriyesi. Bu vesileyle sizlere bu taarruzun bilinmeyen bir kahramanı tanıtmak istiyorum.

Ali İhsan Paşa, Irak cephesinde 13 kolordunun en son 6. Ordu komutanlığı yapan  adına marşlar yazılmış  ünlü komutanı diyor ki; “Bilgiyi çoğaltmak belki kolaydır fakat karakter terbiyesi çok güçtür. Kisbi olmaktan ziyade fıtridir. Bunun için bilgi İle karakteri, becerikliliği ve ahlaki mezcetmiş şahısların yüksek kumanda ve İdare mevkilerinde bulunmaları çok ehemmiyet verilecek bir vatan meselesidir

İçinde yaşadığımız dönemi düşündüğümüzde nerdeee diyesi geliyor insanın. Böyle adamı nerede  bulacağız da makamlara getireceğiz!  Demek ki bu geçmişte de böyleymiş!

Ali İhsan Paşa 20 Ağustos 1882 yılında bir asker çocuğu olarak

İstanbul’da doğmuştu.  Harp Akademisi’nden Atatürk’ün sınıf arkadaşıdır. Balkan savaşında bulundu. Kafkas Cephesinde ve Irak Cephesinde savaş meydanlarında  savaş sanatının inceliklerini dosta düşmana   gösteren ünlü bir komutandı .

  1. Kolordu başında Irak cephesinde Kut’ül Amare zaferiyle birlikte İngiliz generali Tuwnshend’ın esir alınmasında en büyük katkıyı sağlayan komutanlardandır. Son olarak 6. Ordu komutanı iken ağır İngiliz baskılarına rağmen  askeri terhis etmeyerek,  silahları İngilizlere teslim etmeyip gizlice  Müslüman halka dağıtan,   özellikle güneydeki cephelerin savunulmasında büyük hizmet etmiş bir komutandır.   Mondros Mütarekesine direnen, mütareke tarihine kadar Musul’dan çıkmayarak burada hak iddia etmemizi sağlayan bir komutan olarak bilinir.

Milli mücadele öncesi, Milli mücadeleye hazırlığın en önde gelen isimlerindendir.  İngilizlerin ültimatomu ile  Ali İhsan Paşa  İstanbul Hükümetince görevden alınmış İstanbul’a davet edilmişti. İstanbul’a ayak basar basmaz İngilizler tarafından tevkif edilip Malta’ya gönderilmişti.   Türk Devleti’nin başkentinde bir İngiliz subayı tarafından tevkif edilebilmesini havsalasının almadığını söyler. Buna rağmen hükümetin kendisine sahip çıkacağını ümit eder. Ancak aynı günlerde Damat Ferit  Kabinesi’nin iş başına geldiğini işitince ümidi kırılır. Yaklaşık üç yıldır cephelerdedir.  İstanbul’dan uzak kalınca  buradaki son durumu takdir  ve hesap   edememiştir.

            Ali İhsan Paşa’nın tutuklanarak Malta’ya sürülmesi İstiklal savaşının öncüleri için uyarıcı bir tesir yapmıştı. Daha sonra İstiklal Hareketini başlatmak üzere Anadolu’ya çıkan Mustafa Kemal Atatürk İstanbul’a geri dönmesi emredildiğinde Ali İhsan Paşa’nın başına gelenleri İleri sürerek bunu reddetmişti.

1921 yılında Malta’dan kaçırılan Ali İhsan Paşa Milli Mücadeleye katıldı. Garp cephesinde İsmet İnönü’nün emrine verildi. İsmet İnönü’nün komuta kabiliyetini yetersiz buluyordu. Ayrıca   kendisinden kıdemsiz birisinin altına verilmeyi hoş karşılamadı.   Bu durum  zoruna gitti. Bir müddet sonra İsmet Paşa ile bazı anlaşmazlıklara düştü. Ancak burada görev yaptığı süre içinde  orduyu Büyük Taarruza hazırladı.  Büyük Taarruzun planlarında da katkısı olduğu söylenir. İsmet İnönü ile anlaşmazlığı sonucunda Divanı Harbe verildi. 19 Haziran 1922 tarihinde görevinden azledildi ve Divanı harpte yargılandı. Sonuçta “ithamı gerektiren bir sebep bulunmamakla beraber üst makamına hürmetkar bir lisanla  maruzatta bulunmadığından dolayı aleni tekdir (uyarı)ile tekdir edilmesine” karar verildi. Hemen arkasından da emekli edildi.

Cumhuriyet döneminde uzun süre ticaretle uğraştı.  Harp Hatıralarını 1941 yılında Tasviri Efkâr gazetesinde yayınlamaya başladı. Hükümet tarafından önce gazeteler sıkıştırıldı sonra Türkçe gazetelerde yazması yasaklandı.  Bunun üzerine 1943 yılında    Harp Hatıralarım  adlı 5 ciltlik eserinin 1.  cildini yayınladı. Kitap büyük bir etki yarattı. Tarihin yaşayan failleri bundan büyük rahatsızlık duydular. Ali İhsan Sabis şöyle diyordu: “ Birinci, Dünya Harbi’ne ait hatırları dikkatle okumak bugünkü İkinci Dünya Harbi’nin  vakıalarıyla mukayeseler yapmak  ve ibret almak yanlış istikametlere sapmaktan bizi kurtarabilir. Menfaat düşkünü kuklaların, Türkiye’nin yükselmesine Türklüğün medeniyet, ilim, kahramanlık, ahlak ideal ve hars(kültür) sahalarında canlı adımlarla büyük ilerleyiş hamleleri göstermelerine mani olacak hareketler yapmalarına, bunların etrafa saçtıkları ve saçacakları çirkeflere set çekmek, ancak bu suretle mümkün olabilir!”

O gün için çok sert kabul edilen  bir üslupla kaleme alındığı anlaşılan bu hatıralar rejimde büyük tepki oluşturdu. Hakkında davalar açıldı 1944 mayısında    rejim ve müessesler aleyhine olmak isnadıyla tutuklandı. Alman ajanlığıyla itham edildi. Yargılama sonunda 1 yıl üç ay hapse mahkum edildi. Temyiz neticesinde Askeri Yargıtay “orta yerde suç unsuru yoktur, 161 maddenin tatbikinde isabet görülmemiştir” gerekçesiyle kararı bozdu.  Bunun üzerine hükümet bütün askeri Yargıtay  üyelerini değiştirerek yerine başkalarını atadı ve karar ikinci kez bu yeni üyelerin önüne geldi.  Yeni Askeri Yargıtay üyeleri onadı!

Bu vesileyle söyleyelim ki yargı skandalları bugüne has bir şey değildir. Özellikle tek parti rejimlerinin ve yönetimlerinin önemli bir sünnetidir!

Ali İhsan Paşa 1946’da Demokrat Parti’ye geçti.  1948 yılında  yayınlanan bir kanunla  aleyhine verilmiş olan mahkumiyet kararı hukuki neticeleriyle beraber ortadan kaldırıldı. Bu konuda Kazım Karabekir’in yardımını gördü.  Seçimlerde Denizli ve Afyonkarahisar milletvekili adayı olması için şehir ileri gelenleri kendisine  teklif götürdü. 1950’da Afyonkarahisar milletvekili oldu.  Dokunulmazlığından faydalanarak Harp Hatıralarının 2. ve 5. Cildini yayınlandı. Dört yıllık vekillik hayatını hatıratını yayınlamak için bir fırsat bildi. Sağlığı bozulmuştu.  3 ve 4. cildi yayınlayamadan 9 Aralık 1957’de  İstanbul’da  vefat etti ve İstanbul Zincirlikuyu Mezarlığına defnedildi.   Hatıraları 3. ve 4 ciltleri  1990/91 yıllarında yayınlandı.   Beş cildin yeni baskıları yapıldı.

Ali İhsan Paşa ve   Büyük Büyük Taarruz.   

Ali İhsan  Paşa Ordu komutanı olarak ününü Kafkas İran Irak cephelerinde edinmiştir. Buralarda Ruslarla İngilizlerle ölümüne savaşlara girmiş ve ciddi başarılar kazanmış bir komutandır. Bu nedenle ülkemizin Doğu bölgelerimizde  çok iyi tanınır. Fakat büyük Taarruz öncesinde Afyonkarahisar bölgesinde de büyük bir komutan olarak iz bırakmıştır. Buralarda da  efsane gibi anlatılan bir şahsiyettir.   Bu konuda 1985 yılında iki istiklal savaşı gazisinden  aldığım kayıtları burada yayınlamak bu unutulmuş kahramanın hizmetlerini anlatacak ve hatırlatacaktır sanıyorum.

Kanal Harekâtında bulunmuş , burada İngilizlere esir düşmüş , daha  da Kütahya ve Eskişehir bozgunlarını yaşamış  Garp cephesi emrinde  Ali İhsan Paşa’nın ordusunda yedek subay olarak vazife yapmış  şimdi muhtemelen çoktan Rahmeti Rahmana kavuşmuş  Fehmi Esen adlı istiklal savaşı gazisi  1985 yılında yapılan kayıtta aynen şunları söylemişti.

” Ali İhsan Paşa 1. Ordu’ya komutan olunca , bu ismet Paşa’dan daha  bu ismet Paşa’dan daha büyük bir komutan acaba niçin onu buraya verdiler, diye düşündük. Sonra İsmet Paşa’nın Anadolu’da daha evvelden bulunduğu için böyle yapılmış olabileceği kanaâtına vardık. Ali İhsan Paşa da kabul ettiğine göre arayı bulmuşlardır dedik. Ali İhsan Paşa cin gibi bir adamdı . İngilizler Ali İhsan Paşa’nın komuta ettiği ordu ile savaşırken askerlerine ” Dikkat edin, karşınızda Aleksan var” diyorlarmış . Paşa âlim bir adamdı, büyük adamdı. O gelinceye kadar doğru dürüst teçhizatımız yoktu, o geldikten sonra ordu düzene girdi. Birçok tatbikat yaptırdı. Onu vazifeden aldılar, biz taarruza karşı çıkmış diye biliyoruz onun için almışlar. Sonraları  da duyduk ki , vatana ihanet etmiş Beyoğlu Posta  hanesinde casusluk yaparken yakalanmış , biz buna hayret ettik ve Paşa’ya  hiç yakıştıramadık . Bunun içinde bir şey var diye düşündük . Onu asker çok severdi. Halk da çok severdi.”

Bir diğer gazi Mustafa Üçler ise Teğmen rütbesiyle süvari keşif kolu komutanı olarak İnönü Muharebelerinde ve Büyük Taarruz’da bizzat bulunmuş , Kütahya , Eskişehir bozgununda yaralandığı için Sakarya Muharebesi’nde bulunamamış . 1950-55 yılları arasında Niğde Belediye Başkanlığı yapmış bir şahsiyet olarak Ali İhsan Paşa’nın İnönü Muharebeleri için hatıratında yazdıklarını teyid etmekte Paşa hakkındaki hatıralarını şöyle dile getirmektedir: ” Birgün ( komutan olarak vazifeye başladığının 2. veya 3. günü ) Ali İhsan paşa bizi teftişe geldi . Perişan bir haldeydik, bizi uzaktan görmüş ve yanındakilere kim bu çapulcular diye sormuş, süvari taburu diye cevap verilince çok kızmış ve bunları bu halde gözüm görmesin geri gönderin  demiş. O günden sonra  bizlere çok ihtimam gösterilmeye başlandı . Subaylar büyük bir telaşla faaliyet içine girdiler. Teçhizatımız  tamamlanmaya başlandı. Paşanın teftişinin hemen ertesi günü karargâha demirci, anahtarcı vs. esnaflar gelip harıl harıl çalışmaya başladılar, yalnız bir şikayetimiz vardı o da maaş alamıyorduk . Subaylar yedi aydır maaş alamıyordu . Ali İhsan Paşa’nın vazifeden alındığında bizim haberimiz olmadı. Ancak düşmanı İzmir’de denize döktükten sonra haberimiz oldu. Ali İhsan Paşa’nın bir kurnazlığını hiç unutmam. Bir vgün Atatürk ve Rus yetkililerin önünden bizi resmi geçit yaptırırken tepenin arkasında biriktirip defalarca, ( 7-8 defa ) önlerinden geçirdi . Böylece Ruslar dağı taşı ordu gibi görmüşlerdi . Büyük gövde gösterisi olmuştu!”

İşte böyle!  Takdir okuyucunun.

Ali İhsan Sabis’in zevcesi Ayşe Hanım’dan  Necdet , Turgan ve Dündar adlı üç erkek çocuğu  olmuştu. O günlerde İTÜ’de profesörlükten emekli olmuş  Turgan Sabis’le tanışma fırsatı buldum. Kendisinden de babasına dair bazı hatıralar dinledim. Bana 4/5 yaşındayken  babasının atının terkisinde Afyon bölgesinde birlikleri denetlemeye bir çok kez gittiğini. Bu bölgeleri at terkisinde dolaştığını anlatmıştı.

Tarihi sadece kazananlar değil, kazandıktan sonra politik badireleri aşarak iktidar olanlar  yazar. Savaşlarda  ve politik alanlarda  Kazananlar üzerinden politika yapanlar,  kazananların  izinden gittiği iddiasıyla istismar alanlarını genişletir bunu durumu çıkar alanına dönüştürürler. Zaten kazananlar cihetinden yazılan tarihi barış dönemlerinde yamulttukça yamultur ortaya bir garabet çıkarırlar.  Bu nedenle zor zamanlarda doğru yerde duran bir çok insanın barış zamanlarında harcanıp gittiğine, isimlerinin bilinmez kılındığına şahit oluruz. Bu çerçevede bu isimleri bulup çıkartmak tarihteki yerlerine koymak milletin çocuklarının görevidir.

Bizler büyük ve zor savaşlar kazanan paşaların, yıllar süren savaşlarda anadan yardan çocuklardan  uzaklarda geçen günlere inat, birlikte olunan zamanlarda   babalık vazifelerini ihmal etmemek için at terkisinde çocuk dolaştırarak ordu denetleyen, orduyu  Büyük Taarruza hazırlayan insanların torunlarıyız.  Gençlerimizin unutmamasını dilerim.

Bu vesileyle tarihin bilinmeyen kahramanlarının  nezdinde bilinen ve bilinmeyen tüm kahramanları  minnetle anıyor, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bu vatanı bizlere hediye eden herkese   Rabbimden rahmet ve mağfiret diliyorum. Zafer bayramımız Kutlu olsun.


Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.