FETÖ BORSASININ ÜLKENİN BAŞINA AÇTIĞI BELALAR ve RÜŞVET ALIP BELGESİNİ VERMEYEN PEZV…..LERİ KİM YAKALAYACAK?


381ali galip baltaogluRüşvet  alırken belge vermeyen pezv….kleri kim yakalayacak?  Bugün ciddi bir yazıya argo kokan bir başlık  ve cümleyle başladık. Hoşuma gitmedi ama bu cümleyi de kullanmak zorunda hissettim kendimi. Hiç olmazsa şiir ve edebiyatla süsleyerek  devam edelim “ Çaresi Yok” başlıklı şiirimin son kıtası şöyle;

dönme dolaplar yetişemedi dönenlerin hızına,

kadılar çökmüş utanmadan memleketin kızına,

ırz, vatan, namus gidiyor, imdat diyorum,

çaresi yok soysuzluğun, müddeti bekliyorum.

Çaresiz değiliz elbet ama bazen müddeti beklemek zorunda kalıyoruz maalesef. Devletin derinlerinde bir mücadele var, biliyorum. Ülkemizin kanlı Ortadoğu coğrafyasının karmaşık denklemi içinde ABD zincirini kırmak için bir irade gösterdiğini, dolayısıyla  içeride ve dışarıda canhıraş bir mücadele verdiğini de görüyorum. Bu savaşın iktidarla sınırlı olmadığının ve  devletin varlığını, milletin birliğini sağlama  içgüdüsüyle devlet tarafından başlatılmış, siyasal saiklerin ötesinde  bir  FETÖ mücadelesi olduğunun  farkındayım. Ancak bu  mücadelede darbe teşebbüsünden 4 yıl sonra nereye gelindi diye baktığımda

görünen manzarayı içime sindiremiyorum. Böyle olmamalıydı! Ülkemiz adına üzülmemek elde değil. Yapılan hatalar ayyuka çıktı ve bu durum sadece muhalefette değil, iktidar seçmeninde de bıkkınlık yarattı. Daha kötüsü FETÖ  mücadelesinin  sadece bir görüntü  ve  ülke içinde manipülasyon aracı olduğu  yolunda bir kanaatin oluşmasına sebep oldu. Oysa basiret ve feraset sahipleri ülkenin yarım asrını ve iki kuşağını çalan, bir yarım asır daha tesirlerini sürdürecek FETÖ musibetinin sonuçlarını kestiriyor ve çok daha ciddi çalışmaların beklentisi içinde.

CİA/MOSSAD patentli bu yapıyla mücadele o kadar kirletildi ki,  bunu çözemeyenler,  bedelini siyaseten ödeme sürecine girdi. Bu çerçevede tehlike çanlarının kulakları sağır edercesine çaldığı konulardan birisi  FETÖ Borsası! Ne var ki büyük bir sessizlik var. İktidar  şu veya bu sebeple  çözüm yolunu henüz bulamamış görünüyor!

Ülkede neredeyse 3 yıldır FETÖ borsası konuşuluyor.  Şamil TAYYAR 2018 yılı başlarında fitili ateşledi. Üç yıl geçti aradan. Sağır sultan duydu. Ülkenin her yerinde irili ufaklı FETÖ borsası var. Uşak’ta da var. Ancak rüşvetin belgesi olmadığı gibi bunun da belgesi yok!   İktidar uzun süredir vakayı/vakaları görmezden geliyor.  Kol kırılır yen içinde kalır mantığı ile hareket ediyorsa, bilsin ki, bir kol değil sayısız kollar kırıldı, hepsi yen içinde kangren oldu, vücut hızla zehirlendi.  Zehirlenen bünyenin sağlıksızlığı çok uzak mesafelerden görülür oldu ve hasta tedavisizlikten ölüyor!  Acil ve amasız tedbirler alınması gerekiyor.  İlk tedbir,  FETÖ borsasında adı geçen kirli kamu görevlilerini hızla yetkili makamlardan geri çekmek ve yargının işleyişini rahatlatmak olmalıdır.

Bilinmelidir ki,  bu tür işler ancak savcıların ufak  ipuçlarından  yola çıkması,  adı geçen kişilerin ve izlerin amansız takibiyle   ortaya çıkar.   Adalet kurumu FETÖ borsasının  üzerine gitmeden olayların kolay kolay aydınlanamayacağı bilinmelidir.  Zira parasının, malının  bir kısmına çökülen FETÖcü asla konuşmaz. Malından bedel  ödeyerek canını kurtarmıştır! Daha ne ister? Yine  FETÖcü olmadığı halde bir şekilde FETÖ ile iltisaklandırılan zengin iş adamları  da konuşmaz, konuşamaz. Alan da veren de aynı  derecede  sorumlu ve adamların başının üstünde FETÖ sopası var! Sonuç olarak şayet devlet  layığıyla takip etmezse, FETÖ borsası ancak iç kavgayla patlar ve ortaya çıkar. Nitekim kamuoyuna mâl olan çok ciddi bir vaka böylelikle aşikar olmuştur.

Devlet Yakalamak İsterse Yakalar!

Ayrıca şunu da söyleyeyim. Devlet bu adamları yakalamak isterse yakalar. Aksini düşünmek  işi hafife almak olur. Dahası “devlet” örgütünün varlığını tartışmalı hale getirir. Devlet yeter ki bu konuda bir irade göstersin!

Başlangıç olarak neler yapar? Örneğin belli bir süre belirleyip bu süre içinde bu  “rüşvet vermek zorunda kalanların(!) ” adli sorumluluğunu kaldıracak veya hafifletecek  yasal düzenlemeleri yapabilir. İhbar edenler, bağırsak temizliğine yardımcı olanlar zarar görmeyecek diyebilir.  Bu ihbarı yapmayanlar için, yolsuzluk başka bir sebeple kendiliğinden ortaya çıktığında, rüşvet verenler ve alanlar için daha ağır cezalar ve/veya hafifletici hususların uygulanmaması gibi yasal tedbirler uygulayabilir. Yani demem o ki devlet isterse yapar, yakalar ve temizler! İstenirse hukukçular çok güzel düzenlemeler yaparlar.

Şahsen bugüne değin bunlara karşı ciddi bir operasyon bilmiyorum. Devletin bir hazırlığı var mı? Bu konuda şimdilik umudum yok. Zira FETÖ borsasına gözlerini toprağın bile doyuramayacağı bazı üst düzey kamu görevlilerinin ve devletluların  da karıştığı anlaşılıyor.  Bugün  somut olarak biraz  mesafe alınabilen tek tük vakalarda devlet, içindeki kirli odağa ulaşacak bir irade göstermiyor! Adı geçenler görev başında. Durum gerçekten içler acısı. Devlet bu konuya çare üretmeden FETÖ ile mücadelesinde başarılı olamaz. Devletimizde, devlete yön veren ve görünür kılan üst düzey kamu görevlileri de FETÖ borsası denilen illetin, devletin ve milletin bekâ ve bağımsızlığını tehdit eder hale geldiğini bugün artık biliyor! Biliyor olmalı!

Şöyle ki;

İzmir’de Ak Parti İl Başkan Yardımcısı Ahmet KURTULUŞ’un  öldürülmesiyle açığa çıkan, FETÖ borsası hikayesi, nasıl bir belaya duçar olduğumuzun çok güzel bir örneğidir. Bu olay, devletin iç temizliğini yapmaması sonucu maalesef ABD istihbarat örgütlerinin bir silahı haline gelmiştir. Bu konuda ABD istihbaratı, eylem gücü FETÖ’yü kullanarak ülkeyi  adım adım bir noktaya doğru götürüyor. Ülkemizi haydut devlet konumuna  düşürme amacına matuf planların boşa çıkarılması ve işleyen sürecin derhal durdurulması gerekmektedir.  

Epey bir zamandır, Kanada’dan yayın yapan Said Sefa adlı (Fuat Avni diye bilinen ajan) sözde FETÖ’cü gazeteciyi izliyorum. Bu ABD/CİA köpeği, elan mal bulmuş mağribi heyecanıyla ABD menşeli bir operasyonu yürütüyor. Olay şu;  FETÖ  borsasına karışan Ak Partili  İl Başkan Yardımcısı Ahmet  KURTULUŞ’u konuşacak diye infaz ettiren mafya lideri Serkan KURTULUŞ  denen çete başı, anlaşılan FETÖ’nün, yani ABD istihbaratının eline geçmiş! Cinayeti örgütleyen güç Ahmet KURTULUŞ’u elektronik kelepçe ile evinde mahpusken devletin gözü önünde infaz ettirmişti. Devletin gözetiminde, elektronik kelepçeyle evinde hapis birinin, evinde infaz edilmesi basit bir ayrıntı olmasa gerektir!

İşte bu olay üzerinden Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ve iktidarına bir operasyon yapılıyor. Ben de uzun süre bu operasyonun izlerini FETÖ ajanı Fuat Avni’nin verdiği bilgilerden sürmeye çalıştım. Hem de devletimiz FETÖcü hainler karşısında bu kadar mı açık düştü hayıflanmasıyla!

Olayı FETÖcü ağızlardan anlamaya ve çözümlemeye çalışırken, nihayet konu hakkında biraz daha doğru bilgileneceğim bir kanal (Veryansın tv) önüme düştü. Bilgilerin Kaynağı cinayete kurban giden Ak Parti  İl Başkan yardımcısı Ahmet KURTULUŞ’un avukatı Özgür ZENGER’di. ABD/FETÖ eliyle  yürütülen  operasyonun arka planını deşifre eden gazeteci Erdem ATAY ve  maktul Ahmet KURTULUŞ’un avukatı Özgür SENGER, iki bölüm halinde gizli kalmış bir çok konuyu açıkladılar. Olayın can yakıcı ayrıntılarını üzülerek ve kahrolarak öğrendim.

Maalesef hiç bir milli duruşun affedemeyeceği bir fecaat söz konusudur. Bu tür sıkıntıların üzerine gidemeyen devletlerin milli bir duruşunun olamayacağı aşikardır. Aşağıdaki linkleri dinlediğinizde durumun vahametini siz de anlayacaksınız.

TÜRKİYE’YE BÜYÜK KUMPAS – 1|

ABD-FUAT AVNİ-BİR ÇETE VE BİR CİNAYET | ÖZGÜR SENGER | PANKUŞ -306

https://www.youtube.com/watch?v=Y4f_q68Epp4&feature=youtu.be

TÜRKİYE’YE BÜYÜK KUMPAS -2 |

AHMET KURTULUŞ NEDEN ÖLDÜRÜLDÜ? FETÖ BORSASI | ÖZGÜR SENGER| PANKUŞ-307

https://www.youtube.com/watch?v=XCpUxCLuV-A&feature=youtu.be

Evet  videoları izledikten sonra iki cümleyle duygularımı anlatmaya çalışayım.  İstiklal şairimiz merhum  Mehmet Akif’in 14 Mart 1913’te kaleme aldığı, “Sâhipsiz olan memleketin batması haktır;/ Sen sâhip olursan bu vatan batmayacaktır,” mısralarını hatırlarken aynı şiirde ki; “His yok, hareket yok, acı yok… Leş mi kesildin?/ Hayret veriyorsun bana… Sen böyle değildin,”  kelimeleri hücrelerimde dolaştı!

FETÖ Borsası Konusu  FETÖcülerin Elinde Neden Bugün  Silaha Dönüştü. 

İlk önce şu tespiti yapalım. FETÖ Borsasını FETÖ tepe tepe kullandı ve kullanmaya devam ediyor.  FETÖ borsacıları çok can yaktılar. Başka renge bürünmüş FETÖ’cü mahfillerden emir alan sözde anti-FETÖ’cüler,  FETÖ’ye hizmette ses hızını aştılar!  FETÖ’cülerin üzerine gitmediler ve gidilmesini de istemediler. FETÖ’cülerin soruşturmalarını bir şekilde kapattılar. İşlem yapılanlar, maddi güçleri olmayan, harcanması daha  kolay, hareketin maraba takımı olarak vasıflandırılabilecek kişilerden oluşuyordu. Hatta bunlar dava(!) yolunda harcanması gerekli kısımdı! 15 Temmuz sonrası kaos ortamı bulunmaz bir fırsat sundu hainlere!

Sonuçta FETÖ borsası kurarak karışıklıktan faydalanan, alakasız adamları FETÖ torbasına sokup, korkutarak soyan, paralı FETÖ’cülerin paralarını aldıktan sonra aklayan veya dosyalarını sümen altı ederek yok eden, sözde devlet memuru kisveli vatan ve millet hainleri bu süreçleri işletti.

Burada hayati önemi haiz iki önemli soru şudur:

1) FETÖ borsası konusu ilk andan itibaren FETÖ’cülerin bilgisi dâhilinde miydi?

2) Bilgileri dâhilindeyse devlete karşı bunu neden dün değil de, bugün kullanıyorlar?

Öncelikle ilk soruya cevap verelim. Bu olaylar ilk andan itibaren FETÖ’cülerin gözetiminde yürüdü. Zira  borsacılar bütün pis işlerinde emniyet ve adliyedeki  FETÖ artıklarını kullandılar.  Kimi sıkıştırılmış, kimi gönüllü FETÖ’cülerdi! Bir çok işi de onlara yaptırdılar. Dolayısıyla FETÖ denen örgüt içeriden ve dışarıdan bu süreci takip hatta idare etti. Zira FETÖ kendiliğinden doğan bu olguyu kendi adamlarını kurtarmanın aracı ve fırsatı olarak gördü. Ufak tefek adamlar içeride yatarken bir çok  büyük FETÖ’cüler salıverildi. Kimi itirafçı, kimi müşteki kontenjanından dışarı çıktılar.  Verilen  rüşvetlerle dosyalar boş hazırlandı ve bir kısmının da bu şekilde beraat etmesi sağlandı. Bu arada hain FETÖ bu olguyu çok iyi kullandı. Bir taraftan İtirafçıları yoluyla düşmanlarına iftira edip onları yok ederken, diğer yandan FETÖ borsasının menfaatleri istikametinde sıkıştırılması gerekenlerin sıkıştırılıp soyulmasını, mevcut iktidara kızgınlıkların artmasını sağladı. Bir taşla bir çok kuş vurdular. Bir taraftan düşmanlarını lekeleyip yok ettiler,  diğer taraftan adamlarını parayla dışarı çıkardılar!  4 yıllık bir süreçte bir çok iri FETÖ’cü temizlendi. Kararlarının yargısal süreçleri tamamlandı. FETÖ borsası ne zaman sadece devletin aleyhine işlemeye başladı, FETÖ’nün artık namusluya yatma zamanı geldi! Dün süreç menfaatlerine işliyordu, bugün işleyen bu sürece ihtiyaçları kalmadı. Yeteri kadar temizlendiler!  Bu sebeple İzmir’de yakaladıkları ipin ucuna takıldılar! ABD istihbarat birimleriyle birlikte uluslararası arenada ülkeye tuzak kuruyorlar. Olaylar kanaatime göre aynen böyle gelişti.

FETÖ İstismarcılarına Hitabımdır!

O haramları nasıl yediniz ve yiyorsunuz bilmiyorum.  Bu kadar çok masumun hayatıyla nasıl oynadınız,  onu da bilmiyorum. Nasıl bir ciğere, nasıl bir kalbe sahipsiniz, tasavvurlarımın ötesinde bir durum! Ancak, bu  vicdanla bundan böyle nasıl yaşayacağınızı biliyorum. Her gün azar azar ölecek ama ölemeyeceksiniz. Yaşarken azabı tadacak, ağır bedeller ödeyeceksiniz. Dilerim bu bedeller ülkemize ödetilmez.

Son dört yıl boyunca ülke sınırları içinde ve dışında her gün şehitler verirken, 15 Temmuzu şehitlerinin acısı onca  taze iken,  bunu da yaptınız ya! Sözün bittiği yerdir burası! Şehit kanlarının üzerinizdeki hakkı sizi haramınızda boğacak!  O şühedanın kanları, bunlara göz yuman siyasileri de boğacak!  Bunu hiç aklınızdan çıkarmayın.

Hepinizin FETÖ’cü olmadığının farkındayım. Ama bu sizlerin kansız ve şerefsiz olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Fırsattan istifade ederek üç kuruşluk kemiğin peşine düşmüş çakallarsınız ve en hain FETÖ’cü dahi sizden daha şereflidir! Zira batıl da olsa bir davaları var o hainlerin!  Doğrusu bir kısmı hain olduğunun bile farkında değil. Ama sizler her şeyin farkındasınız.  At izini it izine karıştırmanızın amacı rant. Bu ortamı haram paralara ve  mallara çevirmek için yapmadık şerefsizlik bırakmadınız. Kimi FETÖ’cünün dosyasını örttünüz, kimi FETÖ’cünün delillerini toplamayıp  (karartıp) parasını alıp kurtardınız. Kimi  aslı nesli belli kökten FETÖ’cüyü konumu uygun olmadığı halde itirafçı hatta müşteki haline getirip temizlediniz.  Hainleri kurtardınız, masumlar hakkında dosya hazırlayıp paralarına mallarına çöktünüz. Sıkıştırılmış itirafçı FETÖ’cülere iftira ettirerek  çökmek veya yok etmek istediğiniz adamları (siyasi ve ticari muhalif ve rakiplerinizi) bitirdiniz. Sıkıştırmak istediğiniz ilgisiz şahıslar aleyhine ifadeler sağlayarak izleri karıştırdınız. Ülkede hukuk ve adaletin içine ettiniz. Emniyet içinde de yargı içinde de kendinize benzer adamlarla günahlara battınız. Elinizdeki kamu gücüyle içinde bulunduğunuz siyasi partileri de kirletip zehirlediniz.Bunu yaparken vatan bayrak, namus din gibi değerleri istismar edecek kadar aşağılık adamlar olduğunuzu cümle aleme gösterdiniz. Bütün bu haltları yerken aslında FETÖ’ye hizmet ettiğinizi  biliyordunuz, biliyorsunuz. Dolayısıyla sizlerin sadece rüşvet irtikap çete suçlarından değil FETÖ’den de yargılanmanız gerek.

İlanihaye korunacağınızı düşünerek hangi aklı yaşıyorsunuz bilmiyorum. Yaptıklarınızın yanına kalabileceğini nasıl düşünebiliyorsunuz onu da anlamıyorum. Bütün bunları yaparak kendi çoluk çocuğunuza da merhametiniz olmadığını gördük. Oysa onların sizden tek beklentisi şerefli bir isimdi! Dilerim yaptıklarınızın bedeli masumlarınızdan çıkmasın.

Çok zamanınınız kaldığını sanmıyorum. Gün gelir devlet, devlet olur, olmazsa Allah zulmünüze doğrudan müdahale eder. Yaşayarak öğrenirsiniz. Allah’ın adaleti vardır. Size beddua ederek ruhumu kirletmek istemiyorum. Gerek yok! Zira Allah’ın laneti ve azabı sünnettullah gereği üzerinizde olacak!  Bu sözümü unutmayın, Müstahakkınızı yaşarken beni de hatırlayın. Her şey yalan Sünnetullah baki ve caridir. Dediydi dersiniz!

Haa unutmadan söyleyeyim. Biri pis işlere karışmış diğeri FETÖ şüphesi taşıyan  iki şahıs var. A.E.ve S.D.     FETÖ’cü olarak bilinmeyen S.D. devletin resmi belgelerinde verdiği ifadelerinde FETÖ şüphesi taşıyan A.E’nin avukatlığını yapmış. Ben bu adamın asla FETÖ ile irtibatına şahit olmadım diye KOM’da dil dökmüş! Sanki FETÖ isnat ettiği rektöre iftira etmek için değil de bu arkadaşını aklamak için gitmiş KOM’a! Kendisi FETÖ’cü olmamasına rağmen FETÖ ile irtibatı bir çok kişi tarafından bilinen arkadaşını aklamak için çok çok özel bir gayret göstermiş. Neyse, ikisi de sözde FETÖ savar bu arkadaşların!

İşte bu iki eylem arkadaşı kendilerine hakaret ve iftira edildiği iddiasıyla beni yargılatıyorlar. Benim tertemiz adamlara FETÖ’cü dediğimi iddia ediyorlar! Onlardan birinin  avukatı,13 Ekim 2020 tarihinde Asliye Ceza Mahkemesi’nde  dinlettiğim bir tanığa, müvekkili S’nin FETÖ’cü olup olmadığının sorulmasını istedi. Ben de bir başka soruyu araya sıkıştırdım. Tanık cevap verdi.  “S….. FETÖ’cü değildir diye biliyorum, sadece  G…..   bana S…..’nin FETÖ borsasında olduğunu söyledi.”  

Başka sorum yok Uşak. FETÖ borsasının izini sürecek savcılar var mı diye bir soru sormaya gerek duymuyorum. Zira Uşak’da FETÖ borsası yok elbette! Yoktur inşallah. Duyduğumuz her şey dedikodudan ibarettir. Rüşvetin belgesi de olmaz zaten!

Gençler Bilmez.

Gençler bilmez, bizim kuşak bilir. Bizler rüşvetin belgesi olmadığını 90’lı yıllarda öğrenmiştik!  ÖZAL döneminde CİVANGATE adıyla anılan meşhur bir rüşvet ve yolsuzluk davası vardı. ESKA inşaatın sahibi Selim EDES Emlakbank’a yaptığı inşaat ve sattığı arsanın bedeli olan 120 milyon doları tahsil etmek istiyor. Emlakbank Genel Müdürü Engin CİVAN’da bu işi 3,5 milyon dolar rüşvet karşılığında yapacağını söylüyor. EDES sözünü tutmuş ancak rüşveti alan Engin CİVAN gereğini yapmamış. Bu davanın görüldüğü o mahkemede yolsuzluk ve rüşvet tarihinin en anlamlı sözü söylendi! Rüşvet aldığını inkar eden ve belgesi olmadığını söyleyen CİVAN’a Selim EDES mahkeme huzurunda haykırdı: “Rüşvetin belgesi olur mu pezevenk!”

İşte bu cümle Türk Yolsuzluk ve Rüşvet Tarihi’nin özlü sözü olarak tarihe geçti ve aforizma haline geldi. Rüşvetin belgesi olmaz.  Olmaz da, belgesi olmayan yolsuzlukları belgelemek savcıların işi değil mi?  Bu sebeple devletten maaş almıyorlar mı?  Ne diyelim. Allah sonumuzu hayreylesin.


Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.