KUMPASA DAİR BELGELER GEÇİDİ!


KUMPASA DAİR BELGELER GEÇİDİ!

İLGİLİ SAVCILAR KOM MÜDÜRÜ VOLKAN TURAN VE ADEM DURU!

NE FİLM ÇEVİRDİNİZ OĞLUM SİZ?

Yazık size vah size!

20.09.2022 makalemin başlığı “Sizi Koruyan Duvarları Allah’ın İzniyle Yıkacağım” şeklinde idi. Hazırlıklarımızı yaptık.

Bugün 20.10.2022.

Yıkım işlemini başlatıyorum.

Zaman veremiyorum ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti üzerinde Rabbimin izni inayetiyle ve yine Rabbimin izin verdiği kadarıyla gecekondu bırakmama azmindeyim. Devlete devlet, millete millet olmak yaraşır. İnsanlar onurlarıyla yaşarlar, onurlarıyla ölmelidirler.

Ya devlet başa ya kuzgun leşe…!

04 Ekim 2022 tarihli son makalemde “Yiğitler ve Kahpeler” adlı bir tespit ve hakkı teslim makalesi yazdım. Kahpelerin nasıl fareler gibi gizlenerek iş çevirdiğini müşahede etmenizi sağlamaya çalıştım.

Mirat Haberden Ne Haber! 

Sait ÇELİK Mirat Haber’deki yazı dizisinde kumpasçıların ipliğini pazara çıkardı. Valisinden başsavcısına, terör savcısından emniyet müdürüne, KOM müdürüne, TEM müdürüne, belediye başkanına kamu zırhına bürünmüş şehir eşkıyalarına kadar açık açık isimlerini vererek herkesi deşifre etti ve etmeye devam ediyor. Deşifre edilenler arasında öğretim üyeleri de var. Bütün bunları devlet herhalde kaydetmiştir kaydetmesine de; halen kamu görevlisi olan işine haram karıştıranlardan çıt yok!

Ne o beyler dilinizi mi yuttunuz?

Hani siz FETÖ soruşturması yapmıştınız?

Çıkıp konuşsanıza, iftiraya uğruyoruz desenize!

Yazık size be, vah size!

Adem DURU Yürek mi Yemiş?

Sait ÇELİK Mirat Haber’deki yazı dizisinde üniversitede işine haram karıştıranları, iftira edenleri yalancı, şahitlik yapanları da yazıyor ve yazdı!

Maalesef üniversite gibi bir kamu kurumunda bile kravatlı hatta etekli eşkıyalar var! Her birini, tek tek belgeleriyle ortaya koyduğumda ne demek istediğimi anlayacaksınız.

POLİS SORGUSU IV “Bir Başka Brütüs de Adem DURU” başlıklı makalesinin altında (bkz. https://www.mirathaber.com/polis-sorgusu-vl/Adem DURU’nun gerçek dışı ve çarpıtma yorumlarını gördüm. Kumpas kurduğu, aleyhine maksatlı ve gerçek dışı şahitlik yaptığı kurbanını/muhatabını (Sait ÇELİK’i)  yolsuzlukla suçlamaya kalkması, dahası “Sayın Ali Rıza DEMİRCAN hocaya size bu iftiraları atmanıza olanak sağladığı için kul hakkına girdiğinizi de buradan ifade etmek isterim” şeklinde bir duygu sömürüsüyle 1945 doğumlu, 3 çeyrek asrı devirmiş bir tecrübeye, iki çeyrek asır bile etmeyen ömrüyle ve yüz ağartmayan amellerine rağmen  kendince ayar vermeye kalkışması,  tüylerimi diken diken etti.

Bu ne had bilmezlik?

Bu ne densizlik?

Bu ne cesaret?

Hele hele bir zamanlar velinimeti durumunda olan amirliğini yapmış ve ona itibar etmiş eski rektörüne KOM’da FETÖ’cüdür demeye gelen ifadeler verdikten sonra, Mirat Haber’deki yorumunda “ben Sait ÇeliK’in FETÖ’cü olduğunu düşünmüyorum demediysem boşluk bırakıyorum…….Buraya isteğin hakareti, küfrü ve bedduayı yazabilirsin,” demiş!   Aynı yerde KOM ifadesi yayınlanıp yüzleştiğinde ise; “son kez söyleyeyim ben şimdiye kadar hiçbir yerde FETÖ’cü olduğunuzu söylemediğim gibi, bilakis inanırsın inanmazsın sizin için, kayıtlara geçmemiş olabilir KOM’da dahil olmak üzere her yerde FETÖ’cü olduğunu düşünmüyorum” demişimdir, diyor. Zatı muhterem rektöre FETÖ’cü demeye getirdiği sözlerini KOM’da kayıtara geçirmiş, söylediğini iddia ettiği cümleyi ise geçirmemiş!

Muhataplarını salak yerine koyuyor.  Söylediği gerçek dışı sözlerde ise utanmadan ısrar ediyor.

İnsanda biraz utanma ve pişmanlık olur.  Adem DURU’nun velinimeti olan bir adama, “Buckingham Asilzadesi” diye hitap ederek aklı sıra aşağılamaya çalışması, zihnî ve fizikî olarak asalet kavramına çok uzak olduğunu göstermekle kalmıyor, yaptığının hoş karşılanmayacağını idrak melekesinden de mahrum olduğunu gösteriyor.  Mirat haberde üslubuyla ilgili yorumlar kısmında Adem’e şöyle demiştim. “Burada velinimetin olan eski rektörün hakkındaki üslubunu görüyorum. Hatta köylün olan şimdiki rektörüne de laf soktuğunu (bana arkadaşını söyle senin kim olduğunu söyleyeyim özlü sözünü hatırlatarak)  görüyorum Sait Çelik seni en yakınında çalıştırdı. Köylün olan Ekrem Savaş seni rektör yardımcısı yaptı. Hepsinin en yakınlarında çalıştın. Hepsi için bir kulp buldun öyle mi? Sende zerre devlet terbiyesi ve akademik etik olsa bu kadar yakın olduğun amirliğini yapmış insanlar hakkında biraz daha edepli olurdun.”  

Evet Adem DURU Rektör ÇELİK’e kurulan kumpasın bir parçası olduktan sonra,  sonra rektör olan hocası olduğunu söylediği ve kendisini rektör yardımcısı yaparak yanına aldığı  şahsa da laf sokmayı ihmal etmiyor.  Sanıyorum,  Rektör atama döneminde ona da muhalif olmuş,  sırtını dönmüş başka bir aday için çalışmıştı. Muhtemelen rektörde bunu fark ettiği zaman buna verdiği makamı elinden almıştı. Hepsi bu! Şimdi ona da düşman olmuş.

Aferin sana Adem, sana yakışanı yapmışsın!

Bu arada Adem  benimle ilgili bir duyumumu söyleyeyim. Demişisin ki Ali Galip BALTAOĞLU asla üniversiteye dönemez falan adam buna izin vermez.  Bak Adem sen Uşak üniversitesinde çok yenisin ve beni zerre kadar tanımamışsın.  Yasal  hakkım ise dönerim. Er  veya geç dönerim. Hukuku işletirim. Hukuku işletmeyenler düşünecek onu. Muz Cumhuriyeti değil burası.  Ayrıca hayatım boyunca hakkımı iade etmeyen zalim idarecilerle mücadele ettim. Hem kimseye eyvallahım yok,  hem de bilirim  zalimlerin   stratejilerini. Mamafih  zalimlerden birkaç yerde alacağım kaldığı da oldu. Bunun sebebi de yapacağım hareketin bazı dost ve arkadaşlarıma zarar verme ihtimalidir.    Bu konuda kırmızı çizgilerim var.  Ama kahir ekseriyeti cezasını bulmuştur. En azından tarihteki yerlerini aldılar.  Bak sen de alıyorsun…

Sonuç olarak dostlar  Adem DURU bardağı taşırdı anlayacağınız!

Kendisine Mirat Haber’in yorum platformunda da cevap verdim. Ama kesmedi! Çok şey eksik kaldı.

Hayret makamındayım. Gelinen noktada bu ne cüret yahu…

Zıngıldayan sinir sistemimi yatıştırmak, bazı gerçekleri tarihe geçirmekle mümkündür ve bu nedenle bu iki yazıyı öne aldım. Kumpasın başından değil, ortasından bir hikâyeyi belgeleriyle sunuyorum.

Ahmet BOZKURT İsimsiz Adlı İhbar Mektubu ve Alçakça Bir Tertip?

 15 Temmuz hain darbe teşebbüsünden sonra 22 Temmuz 2016’da Uşak Cumhuriyet Başsavcılığına sözde kimliği bilinmeyen bir mektup gelir. Uşak Başsavcı Vekili Hacı Aykut AYDIN, Ahmet BOZKURT isimli kimliği bilinmeyen kişinin ihbar mektubunu 22 Temmuz 2016’da 2016/7585’no’da UYAP’a kaydederek, FETÖ usulü hazırlanmış bir kumpasa hareket emri verdi! Sayın Savcı 23 Temmuz 2016’da bu kimliksiz ihbar mektubuna istinaden, ihbar edilenlerle ilgili FETÖ/PDY Araştırması yapılması talimatını gönderdi.

Yani benim hakkımda! Zira ihbarın başrolünde ben varım!

Söz konusu alçak ihbarda benden başka isimleri verilenler hakkında (ki bunların içinde bence de FETÖ iltisaklılar da var) araştırma ve soruşturma yapmışlar mı? Yapmışlarsa oradaki bazı isimlerin Uşak’taki FETÖ bağlantılarını nasıl tespit edememişler? Edememişlerse çağırsın terör savcısı beni, delilleriyle tespit ettireyim!

Tesadüf bu ya sayın savcının hakkımda işlem başlattığı gün  “Bana Ve Rektöre Fetöcü Diyen Hainlere, Gafillere, Oportỉnist Ahlaksızlara Cevabımdır” başlıklı makalemi yazmışım (https://www.usak.tv/bana-ve-rektore-fetocu-diyen-hainlere-gafillere-oportnist-ahlaksizlara-cevabimdir-makale,160.html). Başta Adil ERKEN, terör savcısı Bahadır SAKAOĞLU, gazeteci Nurullah ÇAVUŞOĞLU olmak üzere bu kumpasta rol alanlardan bahsettiğim ve bazı ifşaatlarda bulunduğum gün!

Tesadüf bu ya! Aynı güne denk gelmiş!

Evlerini Ve Ofislerini Basıp Arayın!  

Başsavcı vekili Sayın Hacı Aykut AYDIN,  Savcı KOM’a şu talimatları vermiştir:

  1. a) Ahmet BOZKURT’un ihbar ettiği şahsıların FETÖ terör örgütü mensubu olup olmadıkları araştırılması.
  2. b) Mektupta anılan kişilerin ev ve iş yerlerinde arama talep edilip edilmeyeceği konusunda Savcılıkla irtibata geçilmesi.
  3. c) FETÖ/PDY irtibatları varsa tanık bulunması ifadelerine başvurulması.

Bu kimliği belirsiz ihbarcı o kadar itibarlı bir kimliksiz ihbarcıdır ki, sanki savcılık bu kişinin kimliğini bilmektedir!  Dolayısıyla bu ihbar kimliği bilinen bir ihbar muamelesi görmüştür!  Bu nedenle olsa gerek; savcının talimatının kimliği belirsiz ihbarın gösterdiği istikamette olduğu görülmektedir. İhbar mektubunda önemli iddialarda bulunulmuş nerelerin basılması ve aranması gerektiği(!) tafsilatıyla tarif edilmiştir.

Savcının KOM müdürüne kimliği belirsiz bir ihbar mektubu gerekçesiyle anılan kişilerin ev ve iş yerlerinde arama talep edilip edilmeyeceği konusunu özellikle ifade ederek yol ve yön göstermesi bana son derece ilginç geldi. Benim bu yazıdan anladığım, sayın savcı KOM Müdürüne ihbarda belirtilen adresleri basalım, hazırlığını ona göre yap demektedir!

Senaryo Yazarı Volkan TURAN, Başrolde Adem DURU !

 Söz konusu ihbar mektubunun birinci maddesinde aynen şöyle denmektedir. Dikkatle okuyunuz:

Eğitim Fakültesinde görev yapan Aden DURU’nun elinde (muhtemelen evinde) Yrd. Dr. Ali Galip BALTAOĞLU’ndan almış olduğunu söylediği laptopta, FETÖ’nün çektirdiği şantaj görüntülerinin ham hali vardır. Bu laptop ÖSYM’de koordinatör yardımcılığına atandığı zaman kendisinden önce ÖSYM koordinatör yardımcısı olan Yrd. Dr. Ali Galip BALTAOĞLU tarafından kendisine verildiğini söylemiştir. Yrd. Dr. Ali Galip BALTAOĞLU şu anda Antalya ili Serik ilçesi Belediye Başkanlığı Danışmanlığı yapmaktadır. Kendisi daha önce Eğitim Fakültesinde görev yapmaktadır.”

ÖSYM, Koordinatör Yardımcılarına kullanmaları için laptop verir. Bu laptop, görev devredilince, yeni koordinatör yardımcısına verilir. Adem DURU da bu şekilde, devletin laptopunu Yrd. Dr. Ali Galip BALTAOĞLU’ndan aldığını söylemiştir.”

“Doç. Dr. Adem DURU, ÖSYM’nin koordinatör yardımcılarına verdiği bu laptopu incelediğini, içinde gizli olan soruşturma raporlarının olduğunu ve buna ek olarak, 5-6 kamera kaydı görüntüleri olduğunu gördüğünü söylemiştir. Bu görüntüleri izlediğinde porno içerik taşımadığını ancak her ikisinin de havuz kenarında bir kadın bir erkeğin sandalyede şortlu olarak oturduğunu ve birbirlerine sarıldıklarına dair görüntüler olduğunu, diğer görüntülerde ise bir kadın ve erkeğin yemek yediklerini ve yanlarında bir çocuk olduğunu, çok samimi görüntüler verdiklerini ve yine bir kadın ve erkeğin beraber otel balkonunda oturduklarına dair görüntüler olduğunu ve güneşlendiklerine dair görüntüler olduğunu söylemiştir. Bu laptopu kendisinden önce yalnızca Yrd. Dr. Ali Galip BALTAOĞLU’nun kullanmış olduğunu, başka kimsenin kullanmış olamayacağını söylemiştir.”

Bu görüntülerin şantaj amaçlı kullanılmış olabileceğini düşündüğünden, Uşak Üniversitesi rektörü Sait ÇELİK’e giderek durumu anlattığını, Rektörün de cevaben, “benim Ali Galip hocanın yaptığı her şeyden haberim var. O görüntülerden de haberim var. Sen o görüntüleri sil işine bak” dediğini belirtmiştir. “ 

“Bunun üzerine ileride kullanmak için “BENİM HAYAT GARANTİM” diyerek laptoptaki görüntüleri ve belgeleri sakladığını, laptopu geri teslim etmediğini, teslim etmek zorunda kalsa bile hard diskini sökeceğini ve değiştirerek saklayacağını söylemektedir.  Rektör Prof. Dr. Sait ÇELİK’in ve Yrd. Doç. Dr. Ali Galip BALTAOĞLU’nun kendisine karşı hiçbir şey yapamayacağını ve yapacak olurlarsa kendindeki görüntülerle onları durduracağını söylemiştir. Yukarıda anlatılan durumu Doç. Dr. Adem DURU, bir iki ortamda anlatmıştır.

“Bu laptop muhtemelen Doç. Dr. Adem DURU’nun evindedir. Eğer Laptopu ÖSYM’ye geri teslim etmişse hard diski söküp evinde veya başka bir yerde (odasında vb) sakladığını düşünmekteyim. Laptopa veya hard diske ulaşıp FETÖ’nün şantaj görüntülerinin ve/veya kanuna aykırı belgelerin olup olmadığının kontrol edilmesiyle gerçekler ortaya çıkacaktır.”

“Buna ek olarak, Yrd. Dr. Ali Galip BALTAOĞLU’nun Dolunay Sitesinde bulunan evinde, Üniversitedeki odasında, Antalya Serik ilçesindeki ikametgâh ve Serik belediyesindeki odasında ve özellikle Serik ilçesindeki portakal ajansın bürosunda FETÖ’nün çektirdiği şantaj görüntülerinin ve FETÖ’nün topladığı belgelerin olup olmadığının kontrol edilmesi olayı açığa çıkaracaktır.”

Nasıl Senaryo ama sevgili okuyucular!

Kim yazmış acaba. Elbette Volkan TURAN ve şürekası!

Siyasi Olarak Korunan Adem DURU Basılamamıştır! 

Senaryoyu beğendiniz mi?

Görüldüğü gibi ihbarın ilk maddesi benim üzerime böyle kurgulanmıştır. İddialar iştah kabartacak kadar net ve açıktır! Fakat, Başsavcı Vekili Hacı Aykut AYDIN’ın tasarladığı gibi Adem DURU’nun evini, ofisini basmak ve aramak kolay değildir! Olayı tasarlayanlar Adem DURU’nun bir ağabeyinin Uşak’ın eski milletvekillerinden birinin köylüsü olmaktan da öte, evlilik yoluyla yakın akraba olduğunu, Uşak’ta siyaseten ciddi koruma altında olduğunu bilmemektedir. En azından benim kanaatim bu yöndedir.

KOM Müdürü Yılmaz YENER ve Savcı Hacı Aykut AYDIN, Adem DURU’yu basamayacağını yani siyaseten himaye edildiğini fark edince tabiri yerindeyse geri basmıştır. KOM müdürüne “Mektupta anılan kişilerin ev ve iş yerlerinde arama talep edilip edilmeyeceği konusunda Savcılıkla irtibata geçilmesi” şeklinde ifadeye koyduğu yol gösterici, ışık tutucu (!) talimatı istikametinde ev basma ve arama işinden vazgeçilmiştir.

Peki, bu müthiş delil yani hard disk nasıl ele geçirilecektir?

Beş aylık bir sürede pürüzler giderilmiş, plan yenilenmiş, Rektör ÇELİK 22 Aralık’ta gözaltına alındıktan hemen sonra Adem DURU, 25 Aralık 2016’da KOM’a çağrılmış, BİLGİ SAHİBİ sıfatıyla  ifade vermiş ve benim kullanmış olduğumu iddia ettiği bir hard diski KOM’a  gönüllü olarak teslim etmiştir!!!

Kim Bu Adem DURU!

Bilgi sahibi sıfatıyla verdiği ifadede maksatlı olarak Kenan AKARBULUT üzerinden rektöre FETÖ isnadında bulunan, üniversitedeki FETÖ’cülerin eski rektör ÇELİK’e oy verdiğini iddia eden bu sayın Matematik Eğitimi Doçenti (şimdi profesör) DURU, benim bildiğim 17-25 Aralık öncesi bu yapıyla çok yakın bir kişidir. Kenan AKARBULUT’a, “Ali Galip Hocayla sen nasıl samimi olursun, o hoca efendiye(!)  hakaret eden bir insandır” diye ayar veren DURU, 17-25 Aralık’tan sonra FETÖ mücahidi olmuştur! Nitekim Kenan AKARBULUT bu durumu KOM ifadesinde; “…Bununla birlikte Üniversitede Adem DURU ve Mehmet HATİPOĞLU 17-25 Aralık sürecine kadar Zaman Gazetesi okumaktan çekinmeyen kişilerdi. Hatta Mehmet HATİPOĞLU bu süreçte bana Zaman Gazetesini kestiğini söyledi. Bildiğim kadarıyla da şu an Menzil grubunda ve Süleymancılar arasında yer bulabilmektedir. Adem DURU ise bana 17-25 Aralık öncesi bunların toplantılarına gittiğini söylemiş birisi olarak bu süreçten sonra Ak Parti içinde cemaat listeleri hazırlayabilen bir konuma gelmiştir.” şeklinde devletine gerekli bilgiyi vermiştir! Ama bu ifadeleri samimi bir şekilde değerlendirecek ve FETÖ ile içten mücadele edecek kamu görevlileri var mıydı Uşak’ta?

Kenan AKARBULUT ifadesinde 17-25 Aralık’a kadar FETÖ ile görünen bu kişilerin başka cemaatlere dümen kırarak kendileri kamufle ettiklerini ve yerel siyasete ve  iktidara  etki eder hale geldiklerini lisanı münasiple ifade etmiş, savcılar bu ifadeleri görmezden gelmişlerdir.

Bunların ne önemi var?

Mustafa GÜMÜŞ Bey, Bahardır Bey, Hacı Aykut Bey bu gerçeklerle ilgilenmiyorlardı ki!

Onların avı 1-Sait ÇELİK, 2-Ali Galip BALTAOĞLU idi!

FETÖ şüphesi içerenler değil!

Bu nedenle Uşakta birçok FETÖ şüphelisi aklanmıştır kanaatindeyim.

Sonuç olarak benim hakkımda soruşturma yapma iradesi gösteren güç,  Ahmet BOZKURT’un ihbar mektubuyla Adem DURU’ya operasyon yapamamış, 17-25 Aralık öncesi FETÖ ile sempatik ilişkileri herkes tarafından bilinen Adem DURU kullanılarak BİLGİ SAHİBİ sıfatıyla aleyhimde delil elde etme çalışmalarına başlamıştır. Bir başka deyişle kumpas yolda düzülmüş, küçük bir plan değişikliği ile saçma sapan sözde  bir delil elde edilmiştir!

Aleyhime Delil Olduğu Varsayılan Hard Diski Adem DURU KOM’a Teslim Ediyor!

Bu alt başlık şaka değil.

Ben 2013 tarihinde DURU’ya ÖSYM bürosuna ait bir notebook teslim etmiştim. Bunu içinde bana ait bilgiler varmış! Ben bu bilgileri saklama ihtiyacı duymadan kendisine vermişim ve bu bilgileri Adem DURU 3 yıl evinde hard diskte muhafaza etmiş!  Evi ve işyeri basılamadığı için yeni plan dahilinde kendisi haberdar edilmiş! O’da hard disk bende getirip teslim edeyim demiş!

Nitekim araştırmayı yapan KOM Müdürü Yılmaz YENER, 26.12.2016’da başsavcılığa yazdığı yazıda;

Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğümüze  gelen Adem DURU, (TC.No: 61…….40)  isimli şahıs görev sürecinde ÖSYM görevlerinde kullanılan notebookta  bilgilerin bulunduğunu ve notebooktan söktüğü harici diski kendi rızası ile müdürlüğümüze teslim edeceğini bildirmesi üzerine, Cumhuriyet Savcısından alınan talimatlarda Adem DURU’nun bilgisine başvurulması ve şahsı tarafından teslim edilen hard diskin hangi kullanıcıya ait olduğu ve kullanıcısının şüpheli olup olmadığı, bilgi belge ve ihbarlarında değerlendirilerek CMK 134. Madde kapsamında Cumhuriyet Başsavcılığından talep edilmesi talimatları alınmıştır.” denmekte ve hemen ardından  sözde isimsiz Ahmet BOZKURT’un ifadesinin ilgili kısmı şöylece  verilerek; “…olduğunu ve güneşlendiklerine dair görüntüler olduğunu söylemiştir. Bu laptopu kendisinden önce yalnızca Yrd. Dr. Ali Galip BALTAOĞLU’nun kullanmış olduğu, başka kimsenin kullanmış olamayacağını söylemiştir” şeklinde ihbarın mevcut olduğu anlaşılmıştır.”  tespiti üzerinden sözde delile ulaşmışlardır!

Bundan sonra KOM müdürü benim açık kimlik bilgilerimi yazmış ve “Bilgi sahibi Adem DURU’nun alınan beyanı ile konu ile ilgili yapılan ihbarlarda Ali Galip BALTAOĞLU’nun kullandığı bilgisayarın hard diski olabileceği değerlendirildiğinden…” diyerek: CMK 134 gereği inceleme talebini savcılığa  iletmiştir.

KOM Müdürü Yılmaz YENER Polis mi?   

Şimdi eski KOM müdürü Yılmaz YENER’e sorayım. Nasıl değerlendirme be sayın müdür? Müneccim misiniz siz? Bu bilgi görgü ve muhakeme ile FETÖ ile mücadele döneminde KOM müdürlüğü yaptınız ve operasyonları yönettiniz öyle mi?   Şahsıma reva gördüğünüz bu ali cengiz oyunu,  sizin FETÖ ile yaptığınız Uşaktaki tüm operasyonlardan şüphe duymam için yeterlidir.

Konuyu biraz açayım da daha iyi anlaşılsın.

Adem DURU’ya bu hard diskin bilgisayarı nerede diye, neden sormadınız?

Bu notebookun faturası nerede diye, neden sormadınız?

Notebookun markası modeli ve teknik özellikleri nedir diye hiç mi merak etmediniz?

Benim kullandığım iddia edilen hard diskin benden başka kullanıcısı olmadığını nasıl tespit ettiniz?

Bir zamanlar FETÖ ile sıkı fıkı olmuş adamların ifadesinden mi?

Adem DURU kullanmış ya…! Ondan mı?

Üniversitenin malı olan bu cihazı alıp evine götürdüğünü söylüyor. Bu cihazı DURU’nun eşinin çocuklarının akrabalarının vb. kullanmadığını nasıl anladınız?

Polis misin sen kardeşim?

Gerçi şimdi polis emeklisi olmuşsun diye duydum!

Şöyle sorayım. Polis miydin sen?

Hem de müdür/amir cinsinden polis!  Öyle mi?

Bu milletin malı, canı, şerefi ve haysiyeti sizin gibi adamlara emanetti değil mi?

Yazıklar olsun sana be kardeş. Bu sözde değerlendirmeyi hangi vicdanla yaptın?

Beni bu kadar kolay bir lokma mı gördünüz?

Kim söyledi beni FETÖ’den yiyebileceğinizi size?

Üstelik en baştan benim  FETÖ ile zerre kadar ilgisi olmayan biri olduğumu  bile bile!

Bu işin sonunda yenilen hurmaların sonuçlarını önünüze koyacağımı kimse söylemedi mi size?

İfadesinde Suç İkrar Eden Bilgi Sahibi

Aslında, ihbar mektubundaki iddialar açısından Adem DURU’nun tanık değil şüpheli  hatta sanık  olması gerekmekteydi! KOM Müdürü Yılmaz YENER ve Terör Savcıları adeta safa yatmakta, bundan habersiz görünmektedirler.

Kimliği bilinmeyen Ahmet BOZKURT, ihbar etsin!

Adem DURU rektöre ve bana  kurulan kumpasın bir parçası olan biri, BİLGİ SAHİBİ sıfatıyla  KOM’a gelsin, rektörüne FETÖ’cü demeye gelen lakırdıları kayda geçirsin, sonra da Ali Galip BALTAOĞLU’dan 3 yıl önce teslim aldığım, sonra söküp zimmetime geçirirerek eve götürdüğüm  hard disk  ahan da  bu desin!

Güvenlik güçlerine yardımcı olsun!

Ooohaaa diyeceğim, demiyorum. Ayıp olacak!  Vay be! diyorum…

Hiç kusura bakmasınlar, bu senaryoyu yazanlarda ve oynayanlarda zekâ mahrumiyeti olduğunu düşünüyorum. Belki de basiretleri bağlanmış veya güç akşamdan kalmış, kafayı bulmuş! Kim bilir?

Komedi Değil Gerçek!

Evet sevgili okuyucular!

Bu senaryo deve kuşu kabare tiyatrosunda bir komedi değil!

Ama Allah izin verirse bu gerçek kişilerin tiyatro oyununu da yazacağım.

Alın size anlı şanlı savcılarımızın ve Emniyet/KOM müdürlerinin yaptığı FETÖ soruşturması!

Adem DURU ifadesinde aynen şunları söylüyor.

“…Bu hard disk içerisinde sayfalarca bilgi olduğunu gördüm ancak kendim hard diskin içerisindeki çoğu bilgiye bakmadım. Bu konu ile ilgili olarak rektör Sait ÇELİK’e herhangi bir bilgi vermedim, bu konu ile ilgili Ali Galip BALTAOĞLU ile herhangi bir görüşmem olmadı, BU TESLİM ETTİĞİM HARD DİSK içerisinde gerekli inceleme yapılırsa gerçek ortaya çıkacaktır.”  

“BENİM BU NOTEBOOK ÜZERİNDEKİ HARİCİ HARD DİSKİ SÖKÜP YENİ HARD DİSK TAKTIĞIM DUYULMUŞ. Bu hard diski Uşak Üniversitesindeki Yardımcı Doçent Doktor Volkan TURAN benden istedi, ben de kendisine böyle bir hard disk yok diye söyledim. Daha sonra bu hard diskin hangi konulara alet edildiğini bilmiyorum. Ali Galip BALTAOĞLU da benden bu hard diski istemedi, ben bu hard diski herhangi bir yerde şantaj ya da tehdit malzemesi olarak kullanacağımı söylemedim.”

 

Adem DURU İhbardaki İddialardan Birini Kabul Etmiş! 

Adem DURU ihbar mektubundaki iddiaları reddetmiş. Biri haricinde! Kabul ettiği iddia ÖSYM bürosuna ait bir Notebook’un hard diskini zimmetine geçirdiği! İşte bunu itiraf etmiş.

Şimdi Adem DURU’ya buradan soruyorum.

1) Şahsi bilgilerinizi alıp makineye format atmak yerine, kamu malı olan hard diski söküp evinize götürmeyi neden ve niçin düşündünüz? Ne yalan söyleyeyim, benim aklıma arkasında iz bırakmak istemeyen, mahrem diye tabir edilen tedbirli FETÖ’cüler geldi! Sarayın uşakları adlı fetö şüphelilerinin kendilerini aklama linki olarak kullandığı bir linkle  kendinizi aklamaya çalışınca iyice aklım karıştı. Zira ben çıkar için o yapıya giden kişilere fetöcü demiyorum. Siz de çıkar için gittinizse siz de demem. Ama sarayın uşakları karışık iş bilesin. Bir başka zaman anlatayım ben sana bu meseleyi!

Bu yaptığınızı makul kılacak/gösterecek, arkada bırakmak istemediğiniz ne tür şahsi bilgileriniz vardı Sayın DURU?

2) Devlete (ÖSYM İl Yöneticiliği ofisine) ait bir notebookun hard diskini, o dönemde ÖSYM İl Yöneticisi olan rektöre haber vermeden ve izin almadan, söküp yerine başka bir hard disk takmanın suç olduğunu bilmiyor muydunuz? İl yöneticisi rektör dahi meşru bir mücbir sebep olmadıkça böyle bir şeye asla izin veremez. Söküp evine götürdüğün kamu malıdır zira! Sizin reşit bir insan olarak “TCK Madde 247’de  “(1) Görevi nedeniyle zilyetliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu malı kendisinin veya başkasının zimmetine geçiren kamu görevlisi, beş yıldan on iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmayı gerektirdiğini bilecek bilgiye ve görgüye sahip olmadığınız düşünülemeyeceğine göre; Neden? 

4)  İfadenize göre ben, ÖSYM ofisinde kullandığım notebooku içindeki kayıtları silmeye bile gerek görmeden, size teslim etmişim. İfadenizde “…Bu hard disk içerisinde sayfalarca bilgi olduğunu gördüm ancak kendim hard diskin içerisindeki çoğu bilgiye bakmadım” diyorsunuz?  Çoğu bilgiye bakmamışsınız ama azı bilgiye bakmışsınız!

Öncelikle Devletin kendisine teslim ettiği cihazın en önemli parçasını (para eden kısmını)  söküp evine götüren sizin gibi bir kişiye neden inanalım? Ayrıca yaptığınız işin TCK’nın (TCK m.136/1) göre;Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” şeklinde cezalandırıldığını biliyor olmanız gerekir. Bana ait olduğunu düşündüğünüz bilgilerin bir kısmına ne hakla baktınız? Neden silmediniz veya bu bilgileri neden derhal bana iade etmediniz? ÖSYM İl Yöneticiliği görevini bırakmamın üzerinden 3 yıldan fazla zaman  geçtiği, hard diskte bana ait bilgileri evinize götürüp muhafaza etmenizin sebebi nedir?

5) Hard diskini söktüğünüzü söylediğiniz Notebookun markası modeli ve teknik özellikleri nedir? Yerine taktığınız hard diskin modeli markası ve teknik özellikleri nedir?  Bu konularda bizi bilgilendirir misiniz? Zira o notebook devrinin hem teknik özellik hem paha açısından çok  değerli bir cihazıydı.

6) İfadenizde hard diski format atmak yerine hard diski söktüğünüzü, yerine yenisini (sıfır) alıp taktığınızı söylüyorsunuz. Cihaza taktığınız ve yeni olduğunu söylediğiniz parçayı nereden ve nasıl aldınız?  Cihazın orijinal parçasını götürüp yeni olduğunu söylediğiniz parçayı takmak mantıklı mı? Aradan üç yıl geçmiş cihazın modası geçmiş teknoloji ilerlemiş ve siz eskisini eve götürdüm yenisini taktım diyorsunuz?  Karşıdan hiç mantıklı görünmüyor!

7) KOM’a teslim ettiğiniz hard diskin söz konusu ÖSYM’ye ait notebooktan çıktığını nasıl ispat edeceksiniz? Bu konuda vereceğiniz beyanları KOM’da nasıl ispat ettiniz? KOM ve savcılık size nasıl ve neden inandı?

Bu savcılar ve KOM müdürü işinde tecrübeli mesleki kariyerlerinin sonunda insanlar olarak böyle şeyleri yemezler! Değil mi? Nasıl yediler?

Sana bunları sormadılar değil mi?

Karışık işlere girmiş bir KOM müdürü olmadığım için ben sorarım.

Devlet Malı Babanın Malı mı?

Evet Adem DURU, ne diyorsun bu sorulara, bir cevabın var mı?

Selahattin POLAT kardeşimden işittiğime göre bu notebooku uzun süre vermek istememiş ve vermemişsin. Anlaşılan çok ısrarla istenilince, hard diskini alıp, başka bir hard disk takarak cihazı iade etmek zorunda kalmışsın. Takdir edersin ki bu cihaz babanın malı değil, bir kamu malıdır. Ben burada ÖSYM gelirlerinden aldığım 2 laptopu İdari Mali İşler Dair başkanı Ali ERCAN Bey vasıtasıyla demirbaşa kaydettirmiştim. Zira üniversitemiz bünyesinde bizzat benim kurduğum ÖSYM ve Açık Öğretim Bürosu tüzel bir kişilik değildi ve demirbaş kaydı yoktu. Buranın gelirlerinden tedarik edilen devletin malını güvenceye almak gerekiyordu. Sanıyorum, bu cihazı aldıktan kısa bir süre sonra görevden ayrılmıştım. Dolayısıyla Demirbaş’a kaydettirecek zamanım olmamıştı. Ama benden sonra bunu senin yapman gerekirdi. Bunu yapmadığın gibi cihazın en önemli ve para eden parçası olan hard diski alınmış (çalınmış dememek için alınmış diyorum, sana hırsızlık isnat etmek asla aklımdan geçmez) halini bile senden sonraki görevliye zor teslim etmişsin. Neden? Nedir  bu mahremiyetin!?

Savcılar ve KOM Müdürü Şüpheli/Sanık’ı Bilgi Sahibi Yaptı!

Evet sayın okurlar, Kom müdürü ve savcılar bu soruları Adem DURU’ya sorup sanık haline getirmediği gibi, hard diskin söküldüğü söylenen notebooku Uşak ÖSYM İl Yöneticiliğinden istememiş, söylenenlerin doğruluğunu teyit edecek bir araştırma da yapamamıştır. Eğer ÖSYM’de benim kurduğum dosya sistemi yok edilmediyse bu notebookun faturasını dahi bulmaları mümkündü? Bu konuda Selahattin POLAT’ın ve ÖSYM çalışanları Ramazan Bey’in ve Dilek Hanım’ın ifadelerine başvurmaları da mümkündü!

Evet Sayın KOM Müdürü, cihazın hard diskini alıp evine götüren ve bunu itiraf eden adamdan hiç şüphelenmediniz öyle mi? Bu hard disk canavarının üç yıl önce makineden söktüğünü söylediği hard diski Ali Galip Baltaoğlu’na ait olduğunu değerlendirdiniz ve benimle ilgili işlem başlattınız, öyle mi?

Ayrıca burada savcıya da sorayım. Madem ölçünüz ihbar mektubu. Bu ihbar mektubundaki iddialar soruşturmanıza temel oluyor. İhbar mektubuna göre; Adem DURU’nun ifadesinin şüpheli olarak alınması gerekmez miydi?

Söz konusu ihbara göre;  Adem DURU FETÖ’cüleri tespit etmiş (beni ve rektörü) görünmüyor mu?

Hard diskte fetö şantaj görüntülerini bulmuş ve bize şantaj yapmak üzere evine götürmüş ve saklamış! İddia bu değil mi?

Dahası bu iddialar savcılıkça ciddiye alınıp araştırıldığına göre; 15 Temmuz olmasına rağmen bunları emniyet ve savcılığa, hard diski teslim ettiği güne kadar (25 Aralık 2016) bildirmediği anlaşılmıyor mu?

Bütün bunlardan devletin ihbar mektubu sayesinde haberi olmamış mı?

Üstelik DURU bütün iddiaları yalanlasa da, aynen ihbar edildiği gibi hard diski söküp evine götürdüğünü ifadesinde kabul etmemiş mi?

Bu şartlar altında bu adam nasıl ŞÜPHELİ değil de BİLGİ SAHİBİ olmuş!

Ben şüpheli oluyorum ama bu adam bilgi sahibi oluyor öyle mi?

Evet KOM Müdürü Yılmaz ve ilgili savcılar.

Bütün bunları görmemiş olmanız mümkün olmadığına göre! Ne diyeyim ben size?

Hadi size de sorayım, savcı mısınız siz?

Bu savcılarımız an itibariyle İzmir ve Antalya gibi büyük şehirlerde adalet dağıtıyorlar! Vah memleketime, vah insanıma!

Kimliği Belirlenemeyen İhbar Mektubu Yazarı Ahmet BOZKURT, Volkan TURAN’ın Ta Kendisi!

Adem DURU ifadesinde farkında olmadan bir şey yapmıştır!

BOZKURT kurmaca ihbarının kaynağı Volkan TURAN’ı ifşa etmekle kalmamış, birçok itirafta bulunmuştur. Yılmaz YENER ve savcılar bunları da görmezden gelmiştir.

İçine düşürüldüğü halden pek memnun olmadığı anlaşılan Adem DURU, işin buraya geleceğini hiç hesap etmemiş ve ihbarda söylenenleri doğrulamamıştır.

Şimdi sorularımızı soralım.

Adem DURU’dan ifadeyi alıp değerlendiren merciler, DURU, Ahmet BOZKURT ihbarındaki benimle ve kendisiyle ile ilgili iddiaları  yalanladığı halde, bu gerçekleri neden görmezden geldiler?   akkımzda Hakkımızdaki Böyle net bir yalanlamadan sonra, KOM müdürü, terör savcısı ve hakim  bu işten nasıl bir somut delil ve kuvvetli  şüphe çıkardı bu uyduruk hikayeden!???

Adem DURU ifadesinde, mektupta ihbar edilen hard diskin, Volkan TURAN’ tarafından kendisinden istendiğini söylemesine rağmen gerek savcı, gerekse savcıdan gelen talepleri denetleyen hakim B.K., Volkan TURAN ismini neden görmedi? Neden Volkan TURAN denilen adamın ifadesini alalım bakalım bu konuda ne diyecek, Adem DURU’dan bu hard diski neden istemiş kendisinden öğrenelim demedi?

Böyle uyduruk bir hikayeden hakkımda nasıl FETÖ/PDY işlemi yürüttü?

Bu Olay Nasıl Gelişmiş Olabilir!

Aslında Volkan TURAN’la Adem DURU birbirlerini sevmeyen kişilerdir. Adem DURU ve Volkan TURAN rektörlük seçimlerinde aynı cephede yer almış, Rektör Sait ÇELİK’e zarar vermek için var güçleriyle çalışmışlar fakat rektörün ikinci kez atanmasına engel olamamışlardır. Bu iki kişi ayrı ideolojik çevrelerden geçinmektedirler. Bu nedenle ihbarın kaynağı olan Volkan TURAN, Adem’ DURU’yu ihbar edip kendince yakmaya çalışmış ancak siyasi himaye göreceğini hesap edememiştir.

Kanaatimce ihbar konusu olay şudur:

Adem DURU, rektör Sait Çelik’le mücadelesi döneminde, iftira nitelikli boşboğazlıklar ve dedikodular yapmış,  bir takım iftiraları sağda solda dillendirmiştir. Muhtemelen kamuya ait hard diski söktüğü duyulmuş ve dedikodulara sebep olmuştur. O da bu eylemini meşru göstermek için gereksiz gevezelikler yapmıştır!  Anlaşılan o ki, takıntılı biri olan  Volkan TURAN kopya soruşturması geçirip ceza almasından  beni  ve rektörü sorumlu tutuğu için  husumetli olduğundan,  bu iftiraları ve gevezelikleri gerçek zannetmiş ve sanıyorum senaryoyu bir miktarda geliştirmiştir.  Bir şeyler çıkar umuduyla Adem DURU’ya gidip bu hard diski istemiş fakat alamamıştır!!! Burada bir tek gerçek vardır. Dedikoduları gerçek zanneden Volkan TURAN bu şahsın hard diski söküp zimmetine geçirdiğini kesin olarak bilmektedir!

Sonuç olarak Volkan TURAN, Adem DURU’nun sağda solda anlattığı saçmalıkları Ahmet BOZKURT ismiyle ihbar mektubu haline getirmiş ve Başsavcı Vekili Hacı Aykut AYDIN vasıtasıyla işleme sokturmuştur.  Kanaatimce olay budur.

İhbarın Volkan TURAN Tarafından Yapıldığına Dair Diğer Deliller!  

Kimliği tespit edilemeyen mektubun Volkan TURAN’a ait ait olduğunu gösteren başkaca birçok delil vardır.  Her şeyden önce burada ihbar edilenlerin büyük kısmına Volkan TURAN’ın şahsi husumeti vardır. Savcının odasında bana ve rektöre iftiraya azmettirmeye çalıştığı Kenan AKARBULUT savcının odasında yaşadıklarını anlattığı 30 Mart 2017’de HSYK’ya yazdığı şikâyet dilekçesinin bir kısmında aynen şöyle diyor:

“….Volkan Bey üç yıla yakındır tanıdığım, ailece görüştüğüm, 1,5 yıla yakın aynı apartmanda oturduğum, birisidir. Bazı geceler geç saatlere kadar konuştuğumuz, genellikle dinleyici konumunda olduğum sohbetlerde üniversite içinde veya üniversitede çalışan şahıslar hakkında duyduğunu söylediği olayları kendi yorumu ve bakış açısıyla anlatan birisidir. Kendisi üniversitede İngilizce sınavında kopya çektiğine dair soruşturmadan dolayı Rektör Sait ÇELİK’e yine üniversitede görevli Yrd. Doç. Dr. Ali Galip BALTAOĞLU’na husumeti olduğunu defalarca ifade etti. Gerek soruşturma gerekse sınavda adı geçen kendisi aleyhinde ifade veren, suçlamada bulunan,  herkesten hesap soracağını anlattı.”

İşte bu Ahmet BOZKURT adlı kimliksiz ihbar mektubunda, Volkan TURAN  hakkında yapılan kopya soruşturmasında   suçlu gördüğü kişileri, Ahmet BOZKURT ismiyle kendisini gizleyerek    ihbar etmiştir.   Gizlenmeyi  gizli iş çevirmeyi sevmektedir!

Örneğin; Volkan TURAN, Ahmet BOZKURT sahte ismiyle, Adem DURU ile çok yakın olan İİBF Dekanı Prof. Dr. F. G. ve Doç. Dr. H. O., Doç. Dr. A.K. gibi kişiler hakkında FETÖ ihbarında bulunmuştur. Sonuç olarak bu kişiler TURAN tarafından gerçekte FETÖ’cü olduğu için değil, Volkan TURAN’a zarar verdikleri için veya Volkan TURAN böyle düşündüğü için hedef seçilmişlerdir!   

Ayrıca Ahmet BOZKURT ihbarında, A. K. ile ilgili intihal şikâyetinin “bu intihal şikâyetini Yrd. Doç. Dr. Volkan TURAN yapmıştır. Kendisi Sosyal Bilimler MYO’nda görev yapmaktadır. Ondan ayrıntılı bilgi alınabilir” şeklinde verilmesi de tesadüf değildir. Volkan TURAN kimliği bilinmeyen ihbar (!) mektubunda adeta bu ihbarı yazan benim demekte, sözde kimliği bilinmeyen ihbarında kendini tanık göstermektedir.

Nitekim aynı türde ihbarlar Şube Müdürü Sezayi DAŞDEMİR’in KOM ifadesinde de vardır. DAŞDEMİR KOM ifadesinde; “ A.K’nin intihal yaptığını tespit ettiğini, bunu Ankara’ya Volkan TURAN’ın ihbar ettiğini söylüyor. Bu aynı zamanda kumpasta Volkan TURAN-Sezayi DAŞDEMİR işbirliğini de göstermektedir.

Ayrıca ihbar mektubunda Volkan TURAN’ın intihalden ihbar ettiği A.K’nın bir öğrenci kıza sarkıntılık iddiasına da yer verilmiştir. Bu konuda A.K hakkında disiplin soruşturmasını yapan kişi de H. O’dur. Gerek Volkan TURAN gerek şube müdürü S. DAŞDEMİR H.O’nun, A.K.’ın soruşturmasını kapattığına inanmaktadır.

Nitekim ihbar mektubunda bu konular yer aldığı gibi aynı konular DAŞDEMİR’in KOM ifadesinde de yer almıştır. Volkan TURAN, A.K’yı H.O.’nun  akladığını söylemesinin altında  kendisi hakkında yapılan  kopya  soruşturmasının  intikamını almak amacı vardır.

Dolaysıyla Volkan TURAN kendisini mağdur ettiğini düşündüğü kişileri, kendisini tanık göstermeyi ihmal etmeden Ahmet BOZKURT adıyla yazdığı ve savcılar yoluyla işleme sokturduğu ihbar dilekçesine özenle yerleştirmiştir.

DURU da KOM’daki ifadesinde, bu hard diski benden Volkan TURAN istemişti diyerek farkında olmadan Ahmet BOZKURT’un Volkan TURAN olduğunu deşifre etmiştir.

Bütün bunlar nasıl yapılabildi sevgili okuyucular?

Yapılabildi, zira kumpas kurulmuştu. Emniyet ve savcılığın gerçekleri ortaya çıkarmak gibi meslekî, dinî, ahlakî ve insani hiçbir endişesi yoktu! Acı gerçek budur.

Yine görüldüğü gibi bütün yollar Volkan TURAN’a çıkmaktadır.

TURAN’ın iftiraları, karalamaları ve kurduğu düzenekler belgeleriyle açıklanmaya devam edilecektir ancak bir kere daha sorayım:

Volkan TURAN, Adem DURU, ne film çevirdiniz oğlum siz?

Filmler gerçeklerden esinlenir. Ancak gerçek değildir.

Gerçek, bunca günah işledikten sonra, yani yaklaşık 6 yıl sonra içinize düştüğünüz şu utanç verici durumdur.

Bu gerçek ölünceye kadar sizi takip edecek.

Yaşayın da görün…

 

 

 

 

 


Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.