NURULLAH ÇAVUŞOĞLU İLE EMEKLİ JANDARMA SUBAYI ÖZDEN ÖZGEN’İ KİM BULUŞTURDU?


4-5 Aralık 2014 

Bu tarih ismimin,   alçakça ve şerefsizce bir iftiraya muhatap edildiği tarih. Başrolünde Nurullah ÇAVUŞOĞLU ve bu tezgâhta kullanılan eski bir jandarma istihbarat subayı Özden ÖZGEN var! Bu isme vakıf olduğumda hakkımızda yapılan sözde FETÖ/PDY soruşturmasının neden yaklaşık 6 yıl uzatıldığını bir kez daha anladım.  Bu gizlilik, soruşturmanın sıhhati açısından gizli değildi. Kumpasçıların kimlikleri ve bağlantıları ortaya çıkmasın diye gizliydi!

Nurullah ÇAVUŞOĞLU Ve Özden ÖZGEN’i Ankara’da Kim Buluşturdu?

Özden ÖZGEN, Uşak’ta da jandarma istihbarat subayı olarak görev yapmış, hovardalık iddiaları nedeniyle soruşturma geçirip ihraç edilmek yerine istifa ederek kamu görevinden ayrılmayı tercih etmiş bir eksi jandarma mensubudur.  Aralık 2014’deki ifadesinde benim ismimi tarihi eser kaçakçılığı gibi aşağılık bir suç isnadıyla anan ilk kişi bu zattır.

ÖZGEN,  bana suç isnat ederken bilgisinin kaynağı olarak iki kişinin ismini veriyor. Bunlardan biri Nurullah. Yani namı diğer Nurullah ÇAVUŞOĞLU. Özden bey diyor ki;

“4.12.2014 günü Ankara ilinde bulunduğum bir saatte uşak haber tv den benim yanıma gelen Nurullah isimli gazeteciden öğrendim”

Sonuç olarak 4 Aralık 2014’de Nurullah ÇAVUŞOĞLU Özden ÖZGEN’le Ankara’da buluşup, bilmediğim tanımadığım sözde jandarma istihbarat (!) subayını bilgilendirmiş. ÖZDEN’in bu kişiyle ilk def buluştuğu, tanımadığı, Uşak Haber Merkezi yerine Uşak Haber demesinden ve kişinin soy ismini vermemesinden de belli! İstihbaratçılığı kendinden menkul Özden ÖZGEN, bu görüşmeden bir gün sonra 5 Aralık 2014’de Ankara Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde müşteki sıfatıyla verdiği ifadede,  ismimin geçtiği bölümde aynen şöyle bir ifade vermiş!

“…  Bu arada Uşak Üniversitesinde doktora yapıyorum. Tamamladıktan sonra da bir üniversitede öğretim üyesi olarak çalışmak istiyorum. Ayrıca bir husustan daha bahsetmek istiyorum. 20.10.2014 günü paralel devlet yapılanması ile iltisaklı olan Uşak TV’nin Paşa Keyfi sitesinde benimle ilgili yayınlanan haberleri alarak tekrar yayın yaptığını ve rencide edici açıklamalarda bulunduğunu duydum. Bana bu haberi Uşak’ta bulunan Barış TONGUÇ isimli arkadaşım bildirmiştir.”

“ Bu haberin tekrar yayınlanmasına neden olan kişinin ise Uşak Üniversitesinde öğretim görevlisi Ali Galip Baltaoğlu olduğu yönünde tarafıma bilgi geldi. Ben bu bilgiyi hem Barış TONGUÇ’tan hem de 4.12.2014 günü Ankara ilinde bulunduğum bir saatte uşak haber tv den benim yanıma gelen Nurullah isimli gazeteciden öğrendim.”

“ Onların aldığı duyuma göre;  benim uşak ilinde görev yaptığım dönemde takip ettiğimiz bir kaçak mevzusu vardı. Ben Van iline tayin olduktan sonra bu kaçak kazı olayı ile ilgili operasyon yapıldığı ve 12 kişiden 7 kişinin kazı esnasında alındığı, diğer 5 kişinin ise kaçtığı, kaçanlardan birinin de Ali Galip Baltaoğlu olduğu, bu operasyonun Van iline gittiğim halde benim koordinasyonumla gerçekleştiği öne sürülerek kaçak kazıdan dolayı alınan ve kaçan şahsıların hedef olarak beni gösterdikleri ve benimle ilgili haberleri tekrar gündeme getirmeye çalıştıkları yönünde bir durum mevcuttur. Bu hususta bildiğim tek şey Ali Galip Baltaoğlu’nun  usak.tv de sözü geçen birisi olduğudur. Ben bu haberlerin de doktoramın engellenmesi maksadıyla yapıldığını düşünmekteyim

Özden ÖZGEN Ne diyor ve ben söyledikleri hakkında ne biliyorum?   Madde madde açıklayalım.

a-) Uşak Üniversitesinde doktora yapıyormuş. Tamamladıktan sonra bir üniversitede hoca olarak çalışmak istiyormuş. Aleyhinde çıkan haberler doktorasının engellenmesi amacıyla yapılıyormuş!

Şahsen ben bu adamı ne tanıyorum, ne hakkında çıkan haberden haberim var,  ne de Uşak Üniversitesinde doktora yaptığını biliyordum.

b-) Kazım ŞEN’in sahibi bulunduğu usak.tv Paralel Devlet Yapılanmasıyla iltisaklı bir haber sitesiymiş!

Neden? Kazım ŞEN bu kişinin hovardalık iddialarını sanıyorum 2011-12 yıllarında haber yapmış! Kendisini jandarma teşkilatında FETÖ’cülerin sıkıştırdığını iddia eden ÖZGEN, Kazım ŞEN’e Paralel Devlet Yapılanması suçu isnat ederek intikam almak istiyor!

c-) Paralel devlet yapılanması ile iltisaklı olan Uşak TV’nin Paşa Keyfi sitesinde kendisiyle ilgili yayınlanan haberleri  öğrenerek  tekrar 20.10.2014 günü yayın yaptığını ve rencide edici açıklamalarda bulunduğunu duymuş!

Görmemiş duymuş! Bu ifadeden anladığımız şu:  usak tv’nin paşa keyfi isimli bir sitesi var ve burada ÖZGEN aleyhine yayın yapılmış!  Uşak tv kendi sitesi olan paşa keyfi sitesinde yayınladığı haberleri bir de usak. tv de yayınlamış! Yani kendi sitesinde yayınladığı bir haberi tekrar kendisine ait başka bir sitede yayınlamış!  Bu haberi kendisine arkadaşı Barış TONGUÇ bildirmiş! İddiası bu!

d-) Bu haberin tekrar yayınlanmasına neden olan kişi benmişim. Bu konuyu ise arkadaşı Barış TONGUÇ’tan ve 4.12.2014 günü Ankara ilinde yanına gelen ve bizzat görüşen uşak haber. tv. den Nurullah isimli bir gazeteciden öğrenmiş!

 

e-) Uşak ilinde görev yaptığı dönemde takip ettiği bir kaçak kazı olayı varmış! Van iline tayin edildiğinde bu kaçak kazı olayı ile ilgili operasyon yapılmış. Kazı alanında bulunan 12 kişiden yedisi kazı alanında yakalanmış, beş kişi ise kaçmış, kaçanlardan biri benmişim. Bu bilgiyi de arkadaşı TONGUÇ ve görüştüğü gazeteci Nurullah’tan almış veya duymuş!

f-) Bu operasyon,  Van iline gittiği halde, Özden ÖZGEN’in koordinasyonuyla gerçekleştiğini  öne sürülerek(kim öne sürmüş ise?)   kaçak kazıdan dolayı alınan ve kaçan şahıslar,  Özden ÖZGEN’i hedef  göstermişler. Bu yüzden kendisiyle  ilgili geçmiş iddiaları gündeme getirdiklerini  duymuş!

g-) Bu hususta bildiği tek şey ise Ali Galip BALTAOĞLU’nun  usak.tv de sözü geçen birisi olduğuymuş!

Özden ÖZGEN’e Hitabımdır…

Bunca iddiasından sonra tanımak şerefine (!) nail olduğumuz Özden ÖZGEN’e buradan seslenelim?

“Bak kardeş. Beni seni tanımıyorum. Böyle bir şeye nasıl alet olabildin buna da inanamıyorum. Türk Ordusunun şerefli bir subayı olduğunu söylüyorsun. İfadelerinde millilik vurgusu yapıyorsun.  Sizler hangi ideolojinin, hangi ahlakın ve hangi davanın adamlarınınsınız ki böyle akla ziyan işler yapabiliyorsunuz?

Bana isnat ettiğin saçmalığı bir de jandarma istihbarat subayı olarak arkadaşın olduğunu söylediğin Barış TONGUÇ ve Nurullah isimli bir gazeteciye dayandırıyorsun. Öyle mi?   Tarihi eser kaçakçılığı operasyonu yapılıyor, 12 kişiden 5’i kaçıyor, bunlardan biri de ben oluyorum.  Bu olayı resmi görevli bir istihbaratçı olarak sen bilmiyorsun ama Barış TONGUÇ’tan ve ismini bilip soy ismini bilmediğin, ifade vermeden bir gün önce Ankara’da buluştuğun gazeteci Nurullah ÇAVUŞOĞLU biliyor öyle mi?

Dahası  “bu hususta bildiğim tek şey ise Ali Galip BALTAOĞLU’nun  usak.tv de sözü geçen birisi olduğudur” diyor ve  sonra da hovardalıkla ilgili haberlerin çıkmasının amacının  senin doktoranın engellenmesi olduğunu söylüyorsun.

Yalancının…!

Bile bile  ağır bir iftira atarak çok ayıp ettin Sayın ÖZGEN.

Neden yaptın bunu? Ne karşılığı? Değer miydi?

Sen gerçekten bir istihbarat subayı olsaydın, 20 kusur yıl Uşak’ta yaşayan biri olarak benim bu taraklarda  bezim olmayacak biri olduğunu bilirdin.

Seni bu ifaden sayesinde tanıdım.  Senin hakkında usak.tv de çıktığını söylediğin haberi de ne duydum, ne okudum, ne de biliyorum.  Basın organlarında hovardalık, aldatma gibi özel hayatı ilgilendiren haberlerin başlıklarını görsem bile tıklayıp içeriğine girmem.

Seni tanımayan nerede doktora yaptığını bile bilmeyen bir adama FETÖ isnat ederek korkunç bir iftira atmakla kalamadığın gibi bir de tarihi eser kaçakçısı yaptın? Öyle mi?

Yazıklar olsun sana!

Elbette sizin hakkınızda Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulundum. Sizin Ankara’da 5 Aralık 2014’te  ifade vereceğinizi kimin bildiğini, bu ifadeye benim ismimi karıştrmayı kimin telkin ettiğini ve bunu sağlamak için ifade vermeden önce Nurullah ÇAVUŞOĞLU ile buluşturan kişinin kim olduğunu anlatırsınız?

Yoksa hatırlamaz mısınız? Bilmiyorum! Böyle olaylarda genelde faillerin hafızası fazla güçlü olmuyor da!

Malum bu iş basına düşünce Nurullah ÇAVUŞOĞLU sizi hatırlamaz oldu!

Sizi tanımıyormuş!    Sözde röportajında aynen şöyle diyor! Anladığım kadarıyla konuyla bizim çok ilgimiz yok. Bildiğimiz konular değil bahsedilen konular. O isim de bende hiç hiçbir şey çağrıştırmıyor. Diyorum ki ben bu adamı tanımıyorum bile. Nasıl olur?” 

Bu arada konuyla Nurullah’ın  “bizim çok ilgimiz yok.” söylemi aslında ilgisi olduğunun şuur altınca itirafıdır da!  Çok ilgimiz yok söylemi tersten okunduğunda ilgimiz var anlamına gelir! Bu konuyu psikoloji bilimine ünsiyeti olanlarla konuşmak lazım!

Evet, Sayın Özden ÖZGEN,  Nurullah ÇAVUŞOĞLU Ankara’da sizinle görüşmediğini, isminizin onda hiçbir şey çağrıştırmadığını, siz tanımadığını söylüyor!

Bu konuya ne dersiniz? Arkadaşın hafızası mı zayıf, yoksa Siz Nurullah ÇAVUŞOĞLU’nu rüyanızda gördünüz de ifadelerinize kaynak olarak onu mu seçtiniz?

13 sayfalık ifadenizi dikkatle okudum. Anladığım şu. Evli bir insan olarak aile ve  özel hayatınız sıkıntılıymış. Aileniz yıkılma aşamasına gelmiş. Bunalım geçirmişiniz.  Bu sebeple bir hanımla ilişkiniz olmuş. Fakat  sizi takip edip Antalya’da bir otelde karşıdan çekimleriniz yapılıp, paşa keyfi adlı bir siteden yayınlamışlar. Bunun üzerine Uşak Jandarma teşkilatındaki görevinizden dolayı sizi yakından tanıyan Gazeteci Kazım ŞEN burada yayınlanan görüntülerinizi haber yapmış.  Siz bu olaydan sonra soruşturma geçirmiş,  meslek hayatınızda bir takım sıkıntılar yaşamış, ihraç sonucuyla karşılaşmamak için istifa ederek meslekten ayrılmışsınız.  Hakkınızda çıkan haberlerden dolayı Kazım ŞEN’i sorumlu tutuyor askeri meslek hayatınızın sona ermesinde sorumluluk sahibi olduğunu düşünüyor ve ona husumet besliyormuşsunuz

Bunları anladım da, benimle ne alıp veremediğiniz vardı?  Ben size ne yaptım?

İfadelerinizde kendiniz jandarma teşkilatındaki paralel devlet yapı mensuplarının sizi nasıl mağdur ettiğini, size mobbing yaptığını anlatıyor buna dair kendi görüş açınızdan ayrıntılar veriyorsunuz.  Bilmiyorum! Sizinle jandarma teşkilatında FETÖ’cüler uğraşmış olabilir de, siz de bu adamlara çok açık bir fırsat vermişiniz be kardeşim!

Bunun farkında değil misiniz?

Beni biraz tanısaydınız kimsenin uçkur ve şalvar  davalarıyla uğraşmayacağını, böyle şeyleri yaymayacağımı bilirdiniz. Zira böyle şeyler özel hayata dair olmasından da öte sadece yanlış yapanı değil, eşini, çocuklarını, yakın akrabalarını ve hatta arkadaşlarını dahi olumsuz etkiler. Gazeteciler için haber ve reytingdir. Ama benim için bu tür işlere karışmak inanç ve ahlakımı inkâr anlamına gelir.

Sonuç olarak öyle kötü bir şey yaptınız ki, sizin üzerinizden bana tuzak kurulmasına malzeme oldunuz.

Ne karşılığı ve neden?  Değdi mi?

Volkan TURAN’ı Tanıyor musunuz?

Mesala Volkan TURAN’ı tanır mısınız Sayın ÖZGEN?

Bence tanırsınız!   Bu kişi bana FETÖ isnat ederek Ahmet BOZKURT sahte ismiyle ihbar etti. Başsavcı Vekili bu sahte isimli ihbar mektubuna UYAP’ta dosya açtı ve ihbar edilenler hakkında araştırma yapılması talimatını KOM’a verdi.

Mektupta benim ÖSYM görevimden ayrılırken halen üniversitede görev yapan öğretim üyesi Adem DURU’ya bir labtop verdiğimi ve bu labtopta FETÖ’nün şantaj kasetleri olduğu iddia ediliyor ve ilgili kısımda  aynen şöyle tasvirler  veriliyordu:

“ ……Bu görüntüleri izlediğinde porno içerik taşımadığını ancak her ikisinin de havuz kenarında bir kadın bir erkeğin sandalyede şortlu olarak oturduğunu ve birbirlerine sarıldıklarına dair görüntüler olduğunu, diğer görüntülerde ise bir kadın ve erkeğin yemek yediklerini ve yanlarında bir çocuk olduğunu, çok samimi görüntüler verdiklerini ve yine bir kadın ve erkeğin beraber otel balkonunda oturduklarına dair görüntüler olduğunu ve güneşlendiklerine dair görüntüler olduğunu söylemiştir…”

Kazım ŞEN’e sordum. O günlerde haber olan görüntüler, bu ihbar mektubunda tasvir edilen görüntülermiş!    İhbar mektubunda sizin basında çıkan görüntüleriniz tasvir edilip anlatılmış.

Ne büyük tesadüf değil mi?

Yani ihbarı Ahmet BOZKURT sahte ismiyle yapılıyor ama  tertibe imza atan Volkan TURAN ve şürekâsı bu görüntülerden haberdarlar!

Burada soru şu: Siz mi onları kullandınız, onlar mı sizi kullandı?

Barış TONGUÇ’u Ne Kadar Tanıyorsunuz?

Bak Özden kardeş seni araştırdım. YÖK Ulusal Tez merkezinden Uşak Üniversitesinde Sadiye Tutsak danışmanlığında bir tez yapmışsın. Bunun önsözünde  “Uşak Üniversitesi ile ilgili tüm işlemlerimde bana yardımcı olan ve kolaylık sağlayan araştırma görevlisi Barış Tonguç’a” diyerek teşekkür ediyorsunuz.

Sayenizde ben de tanıdım  Barış TONGUÇ’u!   Üniversitede bu arkadaşla konuşup tanıştığımı hatırlamıyorum. Ama yaptığım ufak bir araştırmada kendisini deşifre etmek çok zor olmadı!

Öncelikle gerek ifadenizde gerek, önsözünüzde ismini ifadeye koyduğunuz yakın arkadaşınızın ismini tam bilmiyorsunuz.  İsmi Barış TONGUÇ değil, Tonguç Barış AKIN!

Buyurduğunuz gibi üniversitede araştırma görevlisi de değil.  Bir dönem,  Volkan TURAN’ın öğretim üyeliği yaptığı Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu’nda dışarıdan ücretli ders vermiş. Bu arkadaşı da buraya nurcu  cemaatlerden birinin  mensubu  olarak bildiğim hemşehrim  Dr. İsmail AYDEMİR getirmiş veya refere etmiş! Volkan TURAN’la samimi bir arkadaşmış!

Büyük tesadüf tabi! Sizin duyum kaynağınız olarak belirttiğiniz ve ilk ismini, soy ismi zannettiğiniz Barış TONGUÇ’un, namı diğer Tonguç Barış AKIN’ın, Volkan  TURAN’ın görev yaptığı birimde çalışmış ve ona yakın birisi  olması!

Velhasıl bu tesadüfler ve irtibatlar bitmekle tükenmiyor. Pis bir işe bulaştınız kardeş!

Ayrıca, Uşak Üniversitesi personeli olmayan ve bir dönem dışarıdan ücretli ders veren muhtemelen işletmeci arkadaşın üniversite ile ilgili tüm işlemlerinizde size nasıl yardımcı olduğu ve kolaylık sağladığı merakımızı mucip olmakla birlikte, bir istihbarat subayının,  arkadaşının üniversitedeki konumunu bilmemesi ilginç değil mi?   Tarihçi olmayan birinin bir tarih doktorasında size ne gibi hizmet ve kolaylıklar  sağladığını bilmiyorum ama işletilmiş olma ihtimaliniz beni derinden üzüyor. Zira bu devletin bir istihbarat subayı bu kadar basit konularda işletilmiş olmaz diye düşünmek istiyorum

İsmail AYDEMİR Hocayla Konuştum.

Bu yazıyı kaleme aldığım bu zamanda aynı zamanda hemşerim olan İsmail AYDEMİR hocayla konuştum. İşletmeci olan Tonguç Barış AKIN’ın referansı Tolga YEŞİL’miş meğer!

Hikâyesini kısaca anlatalım.  Havacılık Yüksekokuluna bir öğretim üyesi alınmıştı.  Bu alım muhtemel bir FETÖ etkisini ortadan kaldırmak için rektörün ricasıyla yakın takibimdeydi. Bu sınavda üçüncü sıradaki aday M.D. atanmıştı.

Neden? İzah edelim.

Bölüm başkanı olması sıfatıyla yasal olarak jüride bulunması gerektiği için bulunan FETÖ’cü jüri üyesinin çevirdiği dolabı fark edince rektör ÇELİK duruma müdahale etmişti. FETÖ’cü öğretim üyesinin adaylardan  V.K’ya 100 puan  vermesi   kendisine soru verildiği  şüphesini de içinde barındırıyordu. Rektör  jüri üyesi A.Ş.G.’ü çağırarak ilk sırada kazanmış olarak görünen (V.K. halen Kütahya’da Dr. Öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.) adayın başvurusunu çekmesini sağladı.   Rektör kendi metotlarıyla FETÖ’cülerin operasyonunu önledi ve sınavda birinci çıkartılan adayı diskalifiye etti.

Burada ikinci sırada görünen aday ise Tolga YEŞİL olup bu kişinin torpili de Rektör Yardımcısı Sayın DALKIRAN’dı! DALKIRAN ve Meşveret cemaati rektörün  kapısını  defalarca aşındırmasına rağmen  rektör  torpile geçit vermedi. Dosyaları incelettiğinde Tolga YEŞİL’in ilan şartlarını tutmadığı halde tutmuş gibi sınava alındığı fark etmiş ve bu kişiyi cemaatinin tüm itirazlarına rağmen elemiş, üçüncü sıradaki aday M.D.’yi atamıştı.

Ne var ki  15 Temmuz sonrası M.D’nin FETÖ  irtibatları ortaya çıktı.  Isparta menşeli bir operasyon çerçevesinde tutuklanmıştı diye hatırlıyorum.  Menzilcilerin bizim cemaatimizden diye olaya müdahale etmeleri sonucu serbest bırakılmasının sağlandığı söylenmişti. Nitekim rektör de bu kişinin menzilci olduğuna dair bir bilgi edinmiş, FETÖ’cü olmasında kim olursa olsun diyerek üçüncü  sıradaki  M.D’yi atamıştı.

Operasyon sonrasında ihraç edilen bu arkadaşın amcası Isparta FETÖ imamı imiş.  Doktora hocası Isparta’da tutuklanmış,  mahkûm edilmiş ve YÖK tarafından ihraç bir FETÖ’cü diye duydum.  Ancak M.D, her nasılsa 1-1,5 yıl sonra ihraçtan döndürülmüş ve Süleyman Demirel üniversitesinde göreve başlatılmıştı.  Kanaatimce FETÖ’den bir başka cemaate kendini atabilen herkes bir şekilde kurtarıldı. Başka  örnekleri de çoktur!

15 Temmuzdan sonra rektör üçüncü sıradan atadığı  MD’den dolayı bir FETÖ’cüyü Üniversiteye almakla suçlanmıştı.  Hatta ben dahi suçlanmıştım. Sosyal medyada adımı geçiren Tolga YEŞİL’in akrabası veya babasının yakın arkadaşı olduğu söylenen Muharrem BOZ adlı bir esnaftı. Muharrem BOZ’a Sosyal Medyada  Rektör Prof. Dr. Sait Çelik’e bin bir hakaretle saldırıyor ve Üniversitedeki FETÖ’cüler arasında beni de sayıyordu. Rektörü ve beni   FETÖ’cü  MD’yi almakla suçluyordu.  Ben o tarihte Tolga YEŞİL ile Muharrem BOZ arasında bir yakınlık olduğunu bilmiyordum.

Yine Volkan TURAN’ın,  Ahmet BOZKURT sahte ismiyle yaptığı  ihbarında da aynı konular yer alıyordu.

Tesadüf değildi elbette!

Tolga YEŞİL Kumpasa Su Taşıdı!

Tolga YEŞİL sınavda ikinci sırada olduğu halde şartları tutmadığı için elendikten sonra epey bir hırçınlaştı. Sayın DALKIRAN ve cemaati Tolga YEŞİL’in Üniversiteye alınması için rektörün kapısını defalarca aşındırdılar ancak torpil talepleri karşılık bulmadı! Rektör torpile geçit vermedi!

Üniversiteye hoca olamamanın hırsıyla kumpasta katkılar yapmış olan Tolga YEŞİL denen bu zat rektör ÇELİK tutuklanır tutuklanmaz Sayın DALKIRAN tarafından üniversiteye öğretim görevlisi olarak alındı!

Şimdi o bir hoca! Cemaatinden rektör vekili varken şartların tutup tutmamasının ne önemi var… Değil mi?  Uydururuz ona göre şartlar  yine de alırız! Değil mi Sayın DALKIRAN?

İşte bu Tolga YEŞİL, İsmail AYDEMİR Hoca nezdinde kendisiyle birlikte yüksek lisans yapan arkadaşı Tonguç Barış AKIN’a kefil olmuş ve İsmail Hoca da onun aynen Tolga YEŞİL gibi üniversitede ücretli derse girmesini sağlamış. Bu süreç daha önceki rektör Adnan ŞİŞMAN zamanında başlamış!

Dahası var! Bu iki kişi  Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu’nda ders verirken de torpille  hoca yapılmışlar meğer!   Zira üniversitede bu alanda hocaya ihtiyaç yok.! Bu adamlara ders vermek için Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu idaresi rektörlük vasıtasıyla İİBF’ne  yazı yazıp falan dersler için hocaya ihtiyacımız var,  diye hoca talep etmemiş! Halbuki mevzuat önce bunun yapılmasını öngörür. Bunu yapmamış yasalara uymamış,  yönetim kurulundan bu kişilerin  derse sokulması için karar çıkartmışlar!   Duyumlarım böyle!

Şimdi o günün idarecilerine sorum şu: Hukuka ve mevzuata  aykırı olarak kamuyu  zarara sokarak bu kişileri nasıl dışarıdan derse soktunuz? Bundan dolayı doğan kamu zararını cebinizden ödemek ister misiniz?

O dönemin Müdürü Prof.Dr. Lütfullah TÜRKMEN  bu durumu açıklar herhalde!  O açıklamazsa Müdür yardımcısı hemşehrim İsmail AYDEMİR hocam açıklar. Kim rica etmiştir de bu adamlar derse sokulmuştur?

Söylerler mi dersiniz? Bu işler onlar açısından ciddi ceza davalarına  dönüşmeden söylemezler!   Ama ben böyle durumlarda  cin gibi adamların hafızasının güçlü olmadığını biliyorum.  Fakat iş ciddiye binerse hafızalar zehir gibi olur! Neyse…

Tolga YEŞİL, Tonguç Barış AKIN ve Volkan TURAN hepsi aynı kaynaktan geliyor, hepsinin yolu Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu’nda kesişmiş ve hepsi birbirini çok iyi tanıyor!

Tesadüf mü? Değil elbette…

Tolgacığım bak senin ismini de burada alenen yazdım. Savcılık orada! Bu sınavda neler olduğunu istersen hep beraber, senin yediğin herzeyi bilmene rağmen kimi nasıl şikâyet ettiğini konuşalım. Sen o sınavın ikincisi  değildin. Ancak jüri başkanının  birinci  sıradan alınmak istenen FETÖ’cüyü elemek paniğiyle yaptığı,  ufak bir hatadan ve panikten dolayı ikinci sırada çıktın. Allah’tan şartların tutmadığı için rektör tarafından elendin.

Elendin de!  Hangi yürekle savcılığa şikâyet ettin?     Nasıl olsa Sait ÇELİK cezaevine düştü bizde bu durumdan istifade edelim, iftiraları çoğaltarak  bir de biz vuralım dediniz öyle mi? Merakım şudur.  Bu konudaki kararınızı, cemaatinizle istişare ederek mi çıkardınız? Hak hukuk helal haram gözetiyor musunuz? Merak işte!

Hadi git ver bu yazıyı savcılığa! İsmimi yanlış işlere alet ediyorlar beni lekeliyorlar, hakkımda algı yaratıyorlar desene! Bir dilekçelik işi var!

Sen, ben ve savcı bey bir sohbet edelim Tolga YEŞİL Bey!

İster misin?

Ama biliyorum hiç birinizin ne yüreği, ne de damarlarınızda dolaşan kanın basıncı buna yetmez.

Sen, Tonguç Barış AKIN ve Volkan TURAN! Utanmadınız mı benim ismimi bu tür pisliklere bulaştırmaya?  Arkasından gittiğiniz üstadınız insanın fıtrat olarak yalana yalan deme temayülünde olduğu söyler (Mektubat.19.Mektup,8.İşaret). Allah’ın ayetlerinde görmüyorsunuz biliyorum,  bari üstadınızın yazılarında  görün!

Yalana yalan diyemeyecek kadar fıtratını ne zaman bozdun Tolga YEŞİL?

Gerçi torpille Üniversiteye girip ömür boyu haksız maaş almaya ve haramla çoluk çocuğunu geçindirmeye talip bir cemaat adamından başka ne beklenir ki?

Yazık…

Haa bu arada bu kadar gerçeği senin için anlattım Nurullah ÇAVUŞOĞLU. Sana bu konuda anlatılan martavallara inanmıştın değil mi? Bu konuları sende gündem yapmıştın.

Hatırladın mı?

Nurullah’ın Fırıldakları

Nurullah’ın ne içtiğini ne kullandığını bilmiyorum. Ruh hekimi edası ile konuşan psikolog Nurullah, benim bir psikiyatriste bir de mürşide ihtiyacım olduğunu söylüyor. Hakkımızda FETÖ ile ilgili soruşturma olduğunu fütursuzca ima derken, hala bana ve Kazım Şen’e suç isnat ettiğini ve hakarete ettiğini,  yani suç işlediğini bile fark etmiyor! Neden?

Çünkü bundan çok daha ağır hakaretler ettiğinde bile yargı tarafından himaye edilmiş olmanın güveniyle hareket ediyor.  Önce Bahadır SAKAOĞLU tarafından,   daha sonra FETÖ/PDY şüphelisi haline getirilmiş olmamdan dolayı masumiyet ilkesini hiçe sayan başka bir savcı tarafından kurtarılmış olmanın dayanılmaz hafifliğini yaşıyor.  Şımartıldığı için suç işleme özgürlüğü olduğunu sanıyor.

Bu sebeple ilk yazıdan sonra tekrar hırçınlaştığını sorulara cevap vermek yerine imalarla suç işlemeye devam ettiği görülüyor. Bir de halkta itibarının olduğunu iddia ediyor ki, bu da çok hoş doğrusu!

Seni Kullandılar ÇAVUŞOĞLU!

ÇAVUŞOĞLU’nu kullandılar ancak kendisinin psikolojisi bunu itiraf etmesine müsait değil. Önce Volkan TURAN,   sonra dönemin Uşak Belediye Başkanı CAHAN’a düşmanlığımı  bilen bazı kamu görevlileri beni kullandı, yönlendirdi ve bu sebeple yanlış işlere karıştım demeyecek, diyemeyecek! Fark edecek basireti de yok. Dolaysıyla 25 Eylül 2022 ‘de yayınladığı sözde röportajda şöyle aynen diyor ÇAVUŞOĞLU;

Ama yapılması gereken şu, bu kumpas varsa da kim kurdu, biri kullanılmış kurulmuş yerine konulursa doğru olmaz. Eeee? Biri kurmuş, kullanılmış, yerine bile sayılmazsa da doğru olmaz, içinde olmalı. Yani bir şey ortaya tam çıkmadığı sürece yargı da tam şey bir karar verememiş olur. Önemli olan gerçeklerin ortaya çıkarılmasını sağlamak. Ben Sait Hoca ile bugünde konuştum ve anladım ki bize de iftira atmak gibi bir derdi ve niyeti kendisine aslında yok.”

Demek kullanılmadın öyle mi Nurullah?

Sait Hoca sana neden iftira atsın? Neden böyle bir niyeti olsun?

Ben niye sana iftira atayım? Neden sana husumet duyayım?

Yediğin herzeleri hatırlamıyor musun?  İftira atan da tertip kuran da sensin. Sana bunu,  senin sözlerinle, eylemlerinle ve belgeleriyle ispat edelim!   Adamsın ya, sen! Uşak’a adamlık öğretiyorsun ya!

Sen nasıl bir adamsın görelim Nurullah?

Kimler Kullandı?

Bu sözde gazeteciyi kullandılar!  Dahası onu kullananların arasında kendisinin de düşman olduğu eski belediye başkanı var. Eski belediye başkanı yardımcısı var. Belediye başkanı ile ittifak eden kirli kamu görevlileri var. Volkan TURAN var!

Biliyor da şimdilerde bilmiyor gibi anlatıyor ÇAVUŞOĞLU! Kendi gazetesini kimin FETÖ iltisaklı diye kapattırdığını da bilmiyormuş.  Tarama özürlü bir bakan olduğunu düşünüyor ama daha ileri gidemiyormuş! Öyle söylüyor garip! Adamsın ya sen! Tarama özürlü filan diye eveleyip geveleyeceğine açıkça İçişleri Bakanı desene! Haklı olsan dersin. Ama diyemiyor gevşek gevşek geviş makamından  konuşuyorsun.   Açığın var korkuyorsun! İspat edemiyorum deyip imalarla konuşup herkesi lekelemeyi gazetecilik sanıyorsun!

Ben sana şu kadarını söyleyivereyim! Kendini eski belediye başkanı dahil tüm kumpasçılara kullandıra kullandıra yürüdün.    Önüne havuç olarak konan eski belediye başkanı CAHAN’ı götüreceğim zannederken,  belediye başkanı ve takımı seni götürdü!  Sanıyorum Eski Belediye Başkanı,  rektöre  ve bana kurulan kumpastaki hizmetlerinden dolayı sana  minnettardır!

Paspas ettiler seni Nurullah…

ÇAVUŞOĞLU dosyasının son yazısında Çavuşoğlu’nun hafızasını tazelemeye kumpastaki rolünü ve unuttuklarını hatırlatmaya devam  edeceğiz.

 

 


Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.