Sömürgecilik… Osmanlı Türkçesinde müstemlekecilik, Batı dilinde koloniyalizm. Güçlü Batı ülkelerinin daha az gelişmiş ülkeler üzerinde dini, ekonomik, ticari, siyasi amaçlarla üstünlük kurarak hedef ülkelerin her türlü yer altı ve yer üstü kaynaklarını sömürmesi eylemi. Dünyanın en vahşi, en alçakça ve en rezil işi. Güçlü ülkeler bunu hep yaparlar, güçsüz ülkelerin malını, canını ve hatta namusunu helal görerek kendi ülkelerinin insanlarınının refahını ve güvenliğini böylece sağladıklarını düşünürler. Aslında bu bir illüzyondur. Filmin sonunda sömürgeciler de ağır bedeller öderler. I.ve II. Dünya savaşı bunun yakın örnekleridir. Zira Sünettullahtır, yani Allah’ın değişmeyen ve değiştirilemeyen kuralıdır. Kul hakkının davacısı Allah’tır ve bu hakka giren toplumların ödedikleri bedel de ağır olur. Büyük kıyametten önce küçük küçük kıyametler muhakkak yaşanır. Güç, gücü kullanma ahlakı olmadığında hastalıklıdır. Güçlüler çoğu zaman sömürmeye yönelik hareket ederler.
Adı İslam olan ancak kendileri gerçekte islamlıktan çoktan çıkmış ülkeler son 300 yıldır sömürgecilerin açık hedefidir. Müslümanlar sömüren ve sömürülen ilişkisini tüm gayretlere rağmen tersine çeviremediler. Neden? Hiçbir zaman sorgulamadılar! Ama sorguladıklarını düşündüler! Neden sorusuna makul ve mantıklı cevaplar arayamadılar. Sathi, yüzeysel , sığ, içinde eleştirel yaklaşımlar, çözümler ve çareler barındırmayan, gelişi güzel süslü sözlerle insanlarımızı avuttular. Daha doğrusu kandırdılar. Öncelikle de kendilerini!
Dolayısıyla yanlış teşhislerle ve doğal olarak yanlış tedavilerle yüzyılları heba ettiler. İslam dünyasının sömürgecilik karşısındaki durumunu inceleyen ve bu yolda bir hayat boyu mücadele veren Cezayirli aydın, Malik Binnebi “ Sömürgecilik çok korkunçtur, ama sömürgecilikten de daha korkunç ve kötü olan sömürülmeye müsait olmaktır” diyor.
Müslüman entelektüel Atasoy Müftüoğlu’nun aşağıdaki kısa videosunu lütfen dikkatle izleyiniz..
https://www.youtube.com/watch?v=qFWMxSDVKvM
Nedir bizi sömürgeciliğe açık kılan? Neden bu tür operasyonlara müsaitiz?
Sanıyorum topyekun bir zihniyet devrimi yaşanmadan bu süreç durdurulamayacak. Zira benim gördüğüm, İslam ülkelerinde bu konuda kalem oynatan aydınların çoğu ağır bir baskı ve saldırı altında. Oryantalist olmakla, mezhepsiz ve sünnet düşmanı olmakla, dinde reform istemekle, yenicilikle itham ediliyorlar. İktidar erkini elinde tutan çoğunluğa göre; bunlar Batının yetiştirdiği, Batıya hizmet eden, dini bozmakla görevli özel yetiştirilmiş ajanlardır…
Gerçek şu ki; İslam Dünyası’nın dini duyguları sonuna kadar istismar ediliyor ve kötüye kullanılıyor. Bilinçli bir mihrak, Müslüman entelektüelleri konuşturmayın vurun stratejisiyle susturuyor. Bunu yaparken milli duyguları devreye sokuyor. Halkın husumetine aydınları maruz bırakmak için, gerçekleri haykıranları batının yetiştirdiği oryantalistler, batıya hizmet eden kişiler olarak tanımlıyor. Mehmet Akif gibi Aliya İzzetbegoviç gibi abidevi şahsiyetlere bile bu çamur sıçratılıyor. Amaç, Müslümanlara yapılan ihanetleri, gizlemek, perdelemek!
Ancak son dönemde iletişim devriminin getirdiği imkanları kullanan, muvahhit Müslüman aydınlar seslerini biraz olsun duyurmaya başladılar. Bu başarıda İslam dünyasında hızla yayılan Ateizm ve Deizmin de etkisi olduğu söylenebilir. Uydurulmuş ve gelenekle sağlamlaştırılmış din, pratik hayat karşısında yenilgiye uğruyor. Her saçmalığı savunma güdüsü, reel hayat karşısında hezimetle neticelenen söylemler artık adeta sırıtıyor. Deist ve Ateist dünya görüşü karşısında gerilemeyle sonuçlanıyor. Fıtratta olan Allah duygusu inananların bir kısmını Deizme yöneltiyor. Akla, izana, irfana toslayan dini teoriler bir bir çöküyor. Fıtrat gereği insan sorguluyor. Bu nedenle de uydurulmuş dine galebe çalan indirilmiş din, fıtrat dini İslam, Müslüman aleminin can simidi olmaktan öte, tüm yerküreye vaat ettiği adalet ve insanlık ölçüleriyle, diriliş muştuları veriyor.
Bu cendereden İslam dünyası kurtulacak. Kurtulmak zorunda. Ama öncelikle bugüne kadar nasıl uyutulduğunu anlayacak!
Zihinsel olarak öyle bir toplum inşa edersiniz ki, batıni inançları kaim kılarsınız. Akla, akletmeye, düşünceye, düşünmeye, felsefeye düşman, kökten fıtrata düşman bir toplum meydana getirisiniz. Bu toplum sorgulamadan inanır. Çalışmaya ve emeğe saygı duymaz. Herşeyi kolay yoldan halleder. İslamı hayattan çıkardığını farketmez. Bonus gecelerde yaptığı anlamından haberdar olmadığı sayısal (1479-313-7-33-41-72 vb) okumalarla cennette gideceğini zanneder. Doğruyu zaten bildiği için doğruyu aramaya ihtiyaç duymaz. Düşünmez ,düşünmeye ihtiyacı yoktur. Allah’ın vahyine hiç doğrudan muhatap olmamıştır. Vahiy ona hiç inmemiştir. Vahiy hocasına, şeyhine, efendisine inmiştir. Onun süzgecinden geçtiği ve onun anlayışından yorumlandığı ve takdir edildiği kadarıyla kendisine iletilmiştir. Bu yeterlidir! Kendisi zaten Kuranı anlamaz. Kuranı anlamak için alim olmak gerekir!
İşte bu toplum sömürülmeye müsait bir toplumdur. Üzerinde istediğiniz gibi oynar, istediğiniz mühendisliği yaparsınız. Ayrıştırır, böler, birbirine düşman hale getirirsiniz.
Geçenlerde sevdiğim bir ağabeyim benim telefonuma whatsap marifetiyle aşağıdaki resimli mesajı göndermiş. Vakıa bu makalenin yazılış gerçesi de bu mesajdır…
Şok oldum!
CİA’nın eski drektörü Graham Fuller, İslamsız Dünya adlı eserinde “ABD’nin dünya hakimiyeti önündeki tek engel Sünni müslümanlardır. Vahhabilerle ortak çalışıyoruz, Şiileri kullanıyoruz. Sünni iktidarın yıkılması Sünniliğin kalesi olan Türkiye’nin yıkılması ile mümkündür,” demiş…
Yazının altında şöyle bir dikkat çekme cümlesi: ADAM AÇIK AÇIK SÖYLEMİŞ, DAHA NE YAPSIN.
Lütfen paylaşın herkes bilsin.
Bu mudur yani?
İslamcı diye bildiğim ve bu yolda yapılan siyasetle çokça iştigal etmiş, bir dönem beraber çalıştığım ağabeyimizin bana ve muhtemelen telefonunda kayıtlı dava arkadaşlarına gönderdiği mesaj bu!
İşte ortalama Türkiye Müslümanlarının sömürülmeye müsait, aklın dışlandığı, feraset ve basiretten nasibini almamış kültürel düzeyi. Bunun bir adım sonrası Sünni müdafaa hattı kurmak ve mezhep savaşı… Topyekün Müslümanları değil mezheplerden oluşmuş kaleleri koruma güdüsünün ürettiği iç ve dış siyaset stratejileri…
Bu algılama ve zeka düzeyiyle nereye varacağız? İslam davasının erlerinin yazısını paylaştıkları adama bakar mısınız!? Graham Fuller 1960’lardan itibaren Türkiye’de çalışmış CİA’nın Ortadoğu masası şefi. Kominizme karşı İslam yeşil kuşağının kullanılması projesinin mimarı. Bu çerçevede Türkiye’nin istiklaline, varlığına, birliğine yönelik hareketin, FETÖ’nün mimarı! 1966’da İzmir’de “dini cemaat” görünümlü Gladyo örgütünü kuran zat. Fethullah’ın imalatçısı ve kankası. FETÖ elebaşısının ABD’ye daimi oturma izni başvurusu için tavsiye mektubu verip Pensilvanya’ya yerleştiren kişi…
Rusça, Türkçe, Arapça ve Çince biliyor bu Sam amca… Sosyal mühendislik uzmanı! Paylaşın herkes bilsin diye, fitneyi yaygınlaştıran, gaflet ve delalet yolunda emin adımlarla yürüyen Müslümanları çeşmeye yüz kez sulu götürüp, ikiyüz kez susuz getirecek bir adam Graham… Bugün Ortadoğu’da akan Müslüman kanının müsebbibi… Sünni ve Şii camilere karşılık bomba koyduran sözde alimlerin ve Müslüman görünümlü katillerin üretilmesini sağlayan sosyo kültürel ortamların mucidi! Kur’ansız Müslümanların dini hayatını tanzim eden kişi…
Türkiye’de ve İslam Dünyasında Müslümanlık adına iktidar erkini elinde tutanlar, Garaham’ın biçtiği elbiseyle, Graham’la, namıdiğer Sam Amcayla mücadele edilemeyeceğini bilecek!
Onlar ki, sosyal mühendisliklerin mucidi emperyalist güçler! Onlar, seni öyle bir eğitir ki, dinini parça parça yapar. Üstelik bu parçalama işlerini Allah’ın açık ayetlerine rağmen, yine din kılıfı içinde bizzat senin elinle yaptırır. Sana Sünni savunma hattı kurdurur. Artık mezhebin basit bir dini yorum olmaktan çıkmış, uğruna ölünecek yeni bir din olmuştur! Öbür tarafta Şiileri örgütler. Şii müdafaa hattı kurdurur. Vehhabi’lerin bir trilyon dolarına zorla ve tehditle çöker. Karşılığında Suudlara verdiği silahla, Türklere, İranlılara ve ABD’nin suyuna gitmeyen Müslüman Arap kardeşlerine kabadayılık yaptırır. Yer yer bu silahları birbirine karşı kullandırır. Ve hatta yeni silahlarını bunlar üzerinde dener! Sünniler Sünniliğiyle, Şiiler Şiiliğiyle övünür ve ölür! Bir başka deyişle Siyonizm ve ABD için Niyazi olur!
Sünniler’e, Şiilerle, Şiiler’e –ABD ve İsrail uşağı- Sünnilerle savaşanların şehit olduğuna dair fetvalar veren mezhepçi alimler üretirler. Irak’a gaz ve destek verip Kuveyt’e saldırtır. Sonra demokrasi getirmek için Irak topraklarını işgal ederler. Hem de kolayca işgal ederler. Çünkü Irak ordusunu da içinden çökertmişlerdir. Graham’lar belki de tavşana kaç tazıya tut diyerek bizzat senin elinle yapmıştır bütün bunları… Harim-i ismetine, Devlet başkanının arkasına kadar namaz ehli ajanlarını yerleştirirler de ruhun duymaz. Devlet Başkanın da aldığı eğitimin tesiriyle, alnı secdeye gelen adamdan zarar gelmez diye düşünmüştür. Yanıldığını kabul eder Allah’tan ve milletten af diler. Ama Basra harab olmuştur bir kere….
Ülken ordusundan işgal edilir, uyursun! Örneğin Sünnilerin kalesi Türkiye’de F 16 pilotun kalmamıştır da haberin yoktur! Pilotlarını, Sünniliğin kalesinde, Sünniliğin Yılmaz savunucusu, Kur’an Müslümanlığını sapıklık olarak niteleyen, otuz yıldır hoca efendi diye bildiğin FETÖ çalmıştır. Hem de Graham, yani Sam amca namı hesabına!
Bir düşün bakalım Kuran Müslümanlığına sapıklık demeyen, sapkınlık olarak görmeyen, Müslüman millette Kuran dışında her şeyi din diye dayatmayan kaç ehli sünnet alimin var? Bir de şunu hatırla. Bütün hayatını Kuran-ı Kerim’in yok edilmesine, Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmasına adayan, Tony Blair’in idolü İngiliz Başbakanı William Ewart Gladstone 19. Yüzyılın sonlarında avam kamarasında “Kuran’ı Müslümanların elinden almalıyız” demişti.
Kuran elimizden alınmış olabilir mi acaba? Kuranı elimizden, “Kuran anlaşılmaz” diyerek Müslümanların doğrudan vahye muhatap edilmesini engelleyen Ehli sünnet, Şii ve benzeri alimler almış olabilir mi?
Kim bunlar. Çok mu zekiler yoksa biz mi geri zekalıyız? Bütün bunları nasıl yapabiliyorlar..?
Nasıl mı? İşte böyle….
“İyi ki okumamışım okul filan ya, iyi ki okumamışım. Ben de çok sivri akıllıyım filan ya. Ben de Kuranı bir inceleyelim derdim yani şöyle. Öyle manyaklığın sınırı yok ya..”
İbretle izleyiniz…
https://www.youtube.com/watch?v=6CK1c-OJaJk
Nasıl mı işte böyle:
“Şeytanın düdüğü insanlar, bunlar, dudaklarına götürüyor şeytan, onlara üflüyor, onlar da etraflarında buldukları üçbeş tane safderun.. usuli dini bilmeyen, usuli tefsiri bilmeyen, usuli hadisi bilmeyen, usuli fıkhı bilmeyen, kelamı bilmeyen bir kısım nadanlar(cahiller) Bi de Kuran Müslümanlığı diye bir sapıklık çıktı, Kuran Müslümanlığı diye bir sapıklık çıktı. Usuli din uleması hadisin Kuran’a ihtiyacından daha fazla, Kuran’ın hadise ihtiyacı vardır diyorlar.”
İbretle izleyiniz…
https://www.youtube.com/watch?v=2vwKd2pqWXI
Hesaba çekileceği kitabı (Zuhruf 44) eksik gören, Kurandan 200 kusur yıl sonra yazılmış kitaplara muhtaç gören din alimleri, din önderleri… Sonuç FETÖ…!
1798’de Mısıra giren Napolyon, Kuran’ın yalan ve hurafelerle dolu olduğunu savunan İslamiyet’e bakışı belli bir Korsikalıdır. Mısır’da kalıcı olmak istemektedir. Mısır’ı kuşatır kuşatmaz, taktik icabı Müslümanlık sevgisine bezenmiş bir hak adamı olur. İlk konuşmasına ve fermanına Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla başlar ve şöyle der: “Kafkas dağlarından ve Gürcistan’dan getirilmiş olan Memlükler, dünyanın en güzel yerini çoktan beridir zulüm altında tutuyorlar. Fakat her şeye kadir olan Allah artık bu hükümdarlığın son bulmasını emretti. Ey Mısırlılar! Size, benim buraya dininizi yıkmak için geldiğim söylenecektir. Bu açık bir yalandır, inanmayınız. Zalimler, benim buraya gaspedilmiş haklarınızı iade için geldiğimi, Allah’a Memlükler’den daha fazla inandığımı ve Hazreti Muhammed ile hayranlığımı celbeden Kur’an-ı Kerim’e hürmetkâr olduğumu söyleyiniz. Nerede verimli arazi, kıymetli elbiseler, güzel esirler ve mükemmel evler varsa, hepsi Memlükler’e ait. Eğer Mısır onların çiftliği ise Allah’ın bunu onlara verdiğine dair tapu senetlerini göstersinler. Allah adildir ve merhametlidir. Bundan böyle herkes idareye ortak olacak ve mutlu şekilde yaşayacak. Ey şeyhler, imamlar ve diğer önde gelenler! Halka Fransızlar’ın da hakiki Müslüman olduklarını ve Osmanlılar’ın şevketli padişahı ile her zaman dost bulunduklarını söyleyiniz. Amacımız, padişaha asi olan Memlükler’i ezmektir. Bize hemen destek verecek olanlar müsterih bulunsunlar. Fakat Memlükler’e katılacak olanların vay haline!. Onlar için hiçbir selamet yoktur ve dünyadan izleri silinecektir”.
Evet, Napolyon pis Memlüklülerden Mısırlıları kurtaracaktır. Allah Napolyon’u Mısırlıları kurtarmak için göndermiştir. Mısırı Memlüklüler değil, Mısırlılar yönetmelidir! Mısırlıların desteğini istemektedir. Din adamları sınıfına dokunulmayacaktır.
Düşünmeyen ama düşündürtülen cahiller için sonun başlangıcı işte böyle bir şeydi!
Napolyon Mısır Müslümanlarının gönlünü kazanmıştır. Vaatler harikadır! Mısırlılar Memlüklülerden kurtulacaktır. Tava gelinmiştir! Artık Mısırlılar, “Allah, Fransız ordusunun şanını yüce kılsın!” diye dua etmektedirler. Ne de olsa, Napolyon “Ben hiç kimseyim. Mısır’da Müslüman, burada ise Katoliğim,” diyen kurtarıcı bir komutandır!
Napolyon Müslüman halkı yanına çekti. Kısa sürede Memlükler’i mağlup etti ve Kahire’ye girdi. Mısır artık Fransızlar’ın elindeydi. Kahire’de kaldığı sürece sık sık dini törenler yaptıran Napolyon, dinden vurduğu kelepçeyle direniş hareketlerini önledi.
Bu zihinsel düzeye İslam dünyasını mahkum eden anlayışı hala sorgulamayacak mıyız? Kasabın bıçağını yalayan inek misali, Sünni, Şii, Vehhabi Müslümanlarla ve dahi ismini bildiğim, bilmediğim, Müslüman isminin önünde binbir sıfatla anılan Müslümanlarla, sömürülmeye müsait olmaya daha ne kadar devam edeceğiz? Kabir azabından koruyan kefen satan, peygamberi rüyada gösteren terliği üreten ve satan, halkın malını haksız bir şekilde yiyen ruhbanlar olduğu müddetçe… Onlar bizleri Kuran’a değil de mezhep ve meşrep mücadelesine davet ettiği müddetçe… İslam dünyası ayağa kalkamayacak.. Sömürülmekten kurtulamayacak. Dünya zevklerini arzu eden, ahlaksızca kadın kız işlerine karışarak FETÖ’ye rehin düşen, tatil köyleri, kaplıca oteller kuran ve işleten ruhbanlar kime veya kimlere hizmet ediyor acaba?
Zannediyorum, bugün halkın parasını dolandırarak yatlarda, katlarda, Jetsky’lerde sefa süren sahtekar ruhbanların, Napolyon’ların, Graham’ların kurduğu tezgahın bir parçası olması kadar doğal bir şey yoktur.
Birileri 2017 yılında İslam’a rağmen okumamayı, akletmemeyi, cehaleti halka öneredursun, 1798’de Napolyon Mısıra girdiğinde yanında generaller ile 167 kişiden oluşan bilim ve sanat adamlarından kurulu bir de heyet bulunmaktaydı. Bilim adamlarının beraberinde 287 ciltten oluşan bir kütüphane ile Fransızca, Arapça ve Yunanca baskı yapabilen iki tane de matbaa makinesi mevcuttu. Okumamakla övünen, Kuranı inceleyelim demeyi “manyaklıkta sınır yok” diye tanımlayanların sömürülmeye açık olmaktan başka yolu var mı sizce? Napolyon, Mısır’ı elde tutmak için ne yapmak lazım diye ilim adamlarına sormuştu. Aldığı cevap şuydu. Bâtıni inançları yayacağız. Etnik ve dini ayrılıkları ise tahrik edeceğiz. Bunu yapabilirsek Mısırda kalırız…
Mısırda kalmışlar mı sizce? Mısırda darbeye destek veren, bağımsız Mısır hareketine darbe vuran İslami hareketleri bir inceleyin kalıp kalmadıklarını çok net anlarsınız. İslam Dünyasında, El Ezher, Sünni İslam’ın en saygın mercilerinden biri olarak bilinir. Ezher Şeyhi, Sünniliğin en yüksek otoritelerinden biri kabul edilir. Ezher Şeyhi Ahmed Tayyip darbeye giden süreçte Mursi’nin görevden alınması gerektiğini NEDEN savundu?
Graham Fuller’in ağzından Sünni güzellemesi yapan Müslümanların bu soruya makul ve mantıklı bir cevabı var mı? ABD uşağı Sisi’nin bugün Mısır’ın başında olmasında, ABD ve İsrail’in Mısır’da konuşlanmasında, Mısır Sünni’lerinin rolü nedir? Bizim Sünni alimler halen el Ezher’de eğitim almakla övünmüyor mu? Mısır’da Sünnilerin hainliğini ve/veya gafilliğini nasıl yorumlayacağız? Bu işler paylaşın herkes bilsin demekle olmuyor. Türkiye Sünnileri çok akıllı oldukları için mi Graham Fuller gibi adamların oyuncağı oluyor. Bu akıllı Sünniler çok akıllı oldukları için mi Fuller gibi bir adamın ağzından propagandalarını yapma ihtiyacı hissediyorlar. Şecaat arzederken sirkatin söyleyen Merdi Kıpti konumuna düştüğünüzü neden anlamıyorsunuz? Adamlar sizle bizle kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyor. İslam olamadığımız için Sünni blok oluyoruz, farkında mısınız? Yok öyle…! Desteksiz sallamayacağız. Önce uyanacağız!
Emperyalistler Pakistan’da, Afganistan’da Mısırda Irak’ta Suriye’de Afrika’da, her yerdeler! NEDEN, NEDEN, NEDEN?
İbretle izleyiniz…
https://www.youtube.com/watch?v=v6SBrhCKqj4
Sünni bir kardeşimiz bu Iraklı. Yüzündeki kederi ve kahreden pişmanlığı gördünüz mü? Son pişmanlık fayda vermiyor… Türkiye Sünniliği, Sünnilerin belkemiğidir ve farklıdır derseniz kusura bakmayın ben yemem. Mezhep dinin kendisi oldu mu sonuç değişmez. Graham Fuller’in ağzından mezhepçilik yapan, mezhebinin ve meşrebinin haklılığını propaganda edenler, milli ve dini duyguları okşayarak İslam dünyasını parçalama faaliyetinin bir parçası olanlar, hain değilseler de gafil oldukları muhakkaktır.
Sonuç olarak, İslam dünyası sömürülmeye müsait olduğu müddetçe bu adamlar bu topraklardan asla çıkmayacaklardır. Mısır Müslümanlarının ataları Napolyon yalancıymış dedi, ama iş işten geçmişti. Bu Iraklı kardeşimiz de Bush ve Blair yalancı diyor! Maalesef iş işten geçti…
Emperyalistlerin doğru söylediğine Müslümanlar her nasılsa hep ikna oluyor! Yalancıların kolayca kandırabildiği, kabir azabından koruyan kefen satılan, rüyada peygamberi gösteren acayip terliklerin satıldığı, ruhbanların mal varlığının ve insanları köleleştirme süreçlerinin sorgulanmadığı, sağ ve sol ideolojik kesin inançlıların üretildiği, sonuna kadar sömürülen bireylerden oluşan toplumların çağımızda hiçbir şansı yoktur. Aklı ve bilimi reddeden anlayışlarla NEDEN sorularının cevaplarını bulmak mümkün değildir.
Sömürülmeye müsait olmayan Müslüman bir millet ve ümmet olma umuduyla Kurban Bayramınız Mübarek olsun..