VOLKAN TURAN NURULLLAH ÇAVUŞOĞLU ve ORGANİZE İŞLER


UŞAK HABER MERKEZİ ve NURULLAH ÇAVUŞOĞLU DOSYASI (1)

Mahkeme Kararı ile Erişim Engeli

Kumpasa Dair belgeler Geçidi ana başlığı Uşak Haber Merkezi ve Nurullah Çavuşoğlu Dosyası(1) “İki Kumpasçı Bir Hamama Yakışır!” alt başlığı ile yayınlanan makalemiz Volkan TURAN’ın kişilik haklarını ihlal olarak görerek kaldırıldı.

Sayın mahkeme  kararında “…..bulunan yazılar güncel ve geçmişteki olayları irdeleyecek şekilde yazılmış olsa da, cümlesine Haberin Dayanağını Oluşturacak Herhangi Bir Delil Veya Emareye Yer Verilmediği, hükmüne varmıştır. Yine bu hüküm içinde Volkan TURAN’ın kişilik haklarını ihlal eder nitelikte olduğunu düşündüğü bir iki cümleyi örnekleyerek yazının erişimine engel kararı vermiştir.

Sayın mahkeme yazı dizimizin tamamını değerlendirmediği için Haberin Dayanağını Oluşturacak Herhangi Bir Delil Veya Emareye Yer Verilmediği,  hükmüne vararak,   Volkan TURAN’a delilsiz ithamlarda bulunmuş olabileceğimiz ihtimali ve kabulüyle bir karar vermiştir.   Söz konusu yazı tekrar elden geçirilmiş, kişilik hakkı ihlali olarak görülen kısımları çıkarılmış, iddialarımıza dair belgelerin fotoğrafları da konularak sayın mahkemenin hangi ifadeyi, hangi somut olgunun  veya belgenin karşılığı olarak kullandığımı görmesini sağlayacak şekilde hukuka uygun hale getirerek   tekrar yayınlama kararı aldım.

Doğrusu makaleyi tekrar okuduğumda bizde mahfuz olan bazı belgelerin,  yazımızdaki tasvir, tanımlama ve ithamların dayanağı olarak ortaya konmadığında,  sayın mahkemenin iddiaların dayanağını görmediği için yazılanları kişilik hakkı ihlali gibi algılayabileceğini de fark ettim. Bunu mahkemenin de hakkını teslim etmek adına söylemeliyim.   Sayın mahkemenin belgesiz kimse hakkında yazı yazmayacağımızı,  yargı önünde ispatlayamayacağımız iddiayı burada yazmayacağımızı bilmesi elbette imkansızdır.  Zira karşımızda yaptıklarını açıkça inkâr eden arkada bıraktığı belgelerin görülmeyeceğini zanneden muhatabımız ve hatta muhataplarımız söz konusudur.

VOLKAN TURAN NURULLAH ÇAVUŞOĞLU ve ORGANİZE İŞLER

 5 Temmuz 2016’da hakkımızda FETÖ/PDY soruşturması açan terör Savcısı Bahadır SAKAOĞLU, 5 Temmuzda neyi gerekçe yaparak soruşturma başlattı, halen somut olarak bilmiyorum. Soruşturma evraklarında gördüğüm, fiili olarak soruşturma 15 Temmuz sonrası 23 Temmuzda, arkasında Dr. Öğretim Üyesi Volkan TURAN’ın olduğunu düşündüğüm ve geçen yazımda ortaya koyduğum üzere Ahmet BOZKURT sahte adıyla gönderilmiş ihbar mektubu gerekçe yapılarak, Başsavcı Vekili Hacı Aykut AYDIN tarafından başlatılmış! (Geniş bilgi için Bkz. Kumpasa Dair Belgeler Geçidi!  Yeni Bilgi Ve Belgeler, https://www.usak.tv/kumpasa-dair-belgeler-gecidi-yeni-bilgi-ve-belgeler-makale,260.html https://www.baltaoglu.net/kumpasa-dair-belgeler-gecidi.html )

Bir de 31 Ağustos 2016’da kumpasın en önemli ayaklarından Arş. Gör. Adil ERKEN’in şikâyetini gerekçe yaparak yine SAKAOĞLU tarafından Emniyet KOM’dan hakkımda FETÖ/PDY’den soruşturma talebi yaptığını biliyorum.

Kirli kamu ve güvenlik bürokrasinin karıştığı bu soruşturma yaklaşık 6 yıl sürüncemede bırakıldı. Yani soruşturmanın değil kumpasın gizliliği sağlandı!

Şimdilerde gerçekler ifşa oldukça kumpasa karışanlar panikle ortaya çıkıyor, saçmalayarak kendilerini savunmaya çalışıyorlar. Bunlardan biri de sözde basın mensubu Nurullah ÇAVUŞOĞLU adlı müfteri!

Sait ÇELİK’in Mirat Haber adlı sitedeki makalesiyle kumpas sürecindeki foyalarından ilki ortalığa dökülünce, 25 Eylül’de Uşak’ta FETÖ soruşturmaları neden ve nasıl sulandırıldı? ” başlıklı bir röportaj yayınlamış.

Burada bana hakaret etmeye eski bir alışkanlık olarak devam ediyor ve benim kendisine husumet duyduğumu iddia ediyor.

İyiliğin ve Doğruluğun Timsali Seçkin Bir Gazeteci! 

Daha önce bana ve rektöre FETÖ isnat etmişti. Ama birçok kere bana ayrıca açık iftira ve hakaretlerde bulunmuştu. Muhatap olunduğunda seviyeyi düşürdükçe düşüren ama kendisinin çok seçkin bir gazeteci olduğuna inanan biri!

Nereden biliyoruz? Kendisi söylüyor.

Mesela sözde röportajının bir yerinde benim eylemlerimi kendileriyle karşılaştırarak  “Niyetin iyi olunca da her şartta biz gibi doğruyu yapıyorsun.” gibi bir cümleyle tarif ediyor kendini! Biz gibiden muradı kendisi oluyor! Biraz da patronu galiba!

Sözünün bir yerinde eski rektör ÇELİK’in bir şehrin en önemli gazeteci grubuyla yani kendileriyle benim yüzümden anlaşamadığını söylüyor!

Şaka değil yahu! Aynen böyle diyor ve kendilerini böyle tanımlıyor bu zat! Bir taraftan beni kastederek bize neden husumet duyuyor, bilmiyoruz, diyor. Diğer taraftan rektörle benim yüzümden anlaşamadığını söylüyor! Kendi husumetinin nedenini söylemiyor, bana gerekçesiz husumet yakıştırması yapıyor!

Yediği herzeleri böylece temizlediğini zannediyor. Niyeti iyi imiş ve her zaman doğruyu yapıyormuş!

Bu tür söz ve davranışları normal kabul etmek mümkün mü? Normal olmadığını anlamak için tıp tahsili yapmak gerekir mi?

Tıp literatüründe “Kişinin kendini aşırı derecede önemli görme ve sürekli bir hayranlık isteği ile tanımlanan…” bir ruhsal rahatsızlık tarif ediliyor. Bu kişiler kendilerini diğerlerinden üstün görür, kimse onları yargılayamaz, eleştiremez zannedip ayrıcalıklı bir insan olduklarına inanırlarmış.

Hastaysa Allah’tan şifa dileyerek, konumuza gelelim.

Böyle tipleri kullanmak ve manipüle etmek kolaydır. Onun zaaflarını, hedeflerini, düşmanlıklarını vb. özelliklerini biliyorsanız, muhatap alıp, pohpohlayıp istediğiniz yöne kanalize edebilirsiniz.

Öyle de yaptılar zaten.

Tetikçi olarak kullandılar ve üzerimize saldılar!

Nurullah ÇAVUŞOĞLU bu işe Volkan TURAN’ın ve arkasındaki kirli kamu görevlilerinin tahriki ile karışmış görünüyor.

Volkan TURAN ÇAVUŞOĞLU’nu Tahrik Etmiş!

Nurullah’ın 25 Eylül 2022’de sözde röportajında anlattığı hikâyesi şöyle başlıyor:

Volkan TURAN isimli beyefendi ÇAVUŞOĞLU’nun telefonuna bir mesaj atmış ve eski rektör Sait ÇELİK’in Mirat Haberde yayınlanan yazısının linkini göndermiş (Bkz. Sait ÇELİK, Polis Sorgusu VII, https://www.mirathaber.com/polis-sorgusu-vll/).

Volkan Bey, eski rektör ÇELİK’i kastederek “Hani sen ona acıdın o sana acımadı, kumpası ve hatta kumpasın düğmeye basıcısı gibi gösterdi.” demiş!

Yani tahrik etmiş.

Neden derseniz?

Volkan sever böyle şeyleri ve çok da iyi bilir! ÇAVUŞOĞLU’nun kendini fazlaca önemseme zaafını bildiği için gazlama operasyonu yapıyor.

Volkan Neler Yapabilir?

Volkan tehlikeli bir insan evladı!

Örnekleyelim ki konu tam anlaşılsın

Tarih 24 Ekim 2016!

Bundan tam 6 yıl önce.

Sevdiğim bir kardeşim Kenan AKARBULUT’u 14 Ekim 2016’da FETÖ’den tutuklamışlar. Bahadır SAKAOĞLU 24 Ekim’de ve öğlen saatinde avukatına haber vermeden AKARBULUT’u ofisine getirtmiş!

Bize iftiraya ikna etmek için ve karşılığında itirafçı kontenjanından salıvermek için dört saat boyunca sohbet etmiş! Saat 15-16 gibi sekreterini aramış ve bekleyen arkadaşı odaya gönder, demiş!

Volkan TURAN içeri girmiş ve Kenan’a sarılıp üzüntülerini bildirdikten sonra önce Başsavcılıktan, savcı beyden görüşmeyi ayarlamasını istediğini, görüşme izni almak için Ankara’ya gittiğini, buradan izin alarak tekrar döndüğünü söylemiş!  Sonra  Başsavcıya durumu ilettiğini ve görüşmeyi ayarladığını, bunun son şansı olduğunu söylemiş. Bundan sonra da; Ali Galip seni sattı. Rektör seni sattı, senin aleyhine ifade verdiler, sen de onları sat.” gibi sözlerle muhatabını iftiraya azmettirmeye çalışmış. 

Savcıyla beraber aleyhimize ifade almak için duygusal şantaj ve baskı yapmışlar! Olay bu!

(Bu olay bilinmeyen bir husus değil. Olayları 5 yıl önce  16 Mayıs 2017’de  Ali Galip BALTAOĞLU “AH SAVCIM AH NE YAPTIN SEN!” http://www.baltaoglu.net/guncel/197-ah-savcim-ah-ne-yaptin-sen.html başlıklı ve 01 Nisan 2018 Ali Galip BALTAOĞLU “UŞAK BAŞSAVCISI MUSTAFA GÜMÜŞ VAKASI!”https://www.usak.tv/usak-bassavcisi-mustafa-gumus-vakasi-makale,194.html makalelerimle ifşa etmiştim. Bugüne kadar olaya karışan hiç kimse tarafından tekzip edilemedi.)

Kenan AKARBULUT 30 Mart 2017’de HSYK’ya yazdığı şikâyet dilekçesinde Volkan TURAN’ı tanıtıyor ve Volkan TURAN’ın amacını şöyle anlatıyor:

“Volkan Bey üç yıla yakındır tanıdığım, ailece görüştüğüm, 1,5 yıla yakın aynı apartmanda oturduğum, birisidir. Bazı geceler geç saatlere kadar konuştuğumuz, genellikle dinleyici konumunda olduğum sohbetlerde üniversite içinde veya üniversitede çalışan şahıslar hakkında duyduğunu söylediği olayları kendi yorumu ve bakış açısıyla anlatan birisidir. Kendisi üniversitede İngilizce sınavında kopya çektiğine dair soruşturmadan dolayı Rektör Sait Çelik’e yine üniversitede görevli Yrd. Doç. Dr. Ali Galip Baltaoğlu’na husumeti olduğunu defalarca ifade etti. Gerek soruşturma gerekse sınavda adı geçen kendisi aleyhinde ifade veren, suçlamada bulunan,  herkesten hesap soracağını anlattı.”

AKARBULUT, HSK’ya yazdığı 14.08.2017 tarihli bir başka dilekçesinde ise Volkan TURAN için aynen şöyle diyor:

“Daha önceki görüşmelerimizde zaten istihbaratla bağlantısı olduğunu defalarca söylemişti. Görüşmeyi öyle ayarladım. Bu son şansın dedi. Ankara’dan aldığı izinlerden birinin MİT’ten olduğu ifade etmeye çalışıyordu.”

Bu arada yazının üstünde  savcının; “Hocam ben seni çok iyi anladım. Sen kimsenin hakkına girmek istemiyorsun,  kul hakkına girmem diyorsun” “Ama duymuşsun gibi ifade versen de olur. Bana yeter.”  şeklinde telkinde bulunduğunu da okuyucular gözleriyle görsünler 

İşte bir terör savcısının bize reva gördüğü!

İşte Volkan TURAN intikamı!

Kötülük kapasiteleri çok fazla!

Yeteri kadar açık mı sevgili okuyucular.

Bütün bunlar Uşak’ta yaşandı!

Volkan MİT mi?

Bu arada çevresine MİT elemanı görüntüsü veren Volkan TURAN, elbette MİT filan değil!

Rektör ÇELİK tutuklandıktan hemen sonra kumpasın bir parçası oluveren rektör vekili sözde ilahiyatçı Sayın DALKIRAN tarafından Hukuk Danışmanlığı gibi bir göreve atamış ve üniversite hukuk müşavirliğinin tüm gizli evraklarını bu tertipçinin hizmetine sunmuştu! Bu arada Sayın DALKIRAN’ın bana iftira ediyor diye beni dava ettiğini ve bu davadan  beraat ettiğimi de belirteyim.

Volkan TURAN, bir hafta-on gün civarında süren makam sahipliği hayatında kendi kendine MİT’den tebrik çiçeği göndertmişti. Bunu ben biliyorum. Dönemin emniyet istihbarat birimleri de biliyor! Bazı gazeteciler de biliyor. Yani hemen herkes bu ilkel şark kurnazlığını biliyor. Emniyette çalışan bir arkadaşım gülerek esnaf bir arkadaşı vasıtasıyla kendine MİT adına çiçek göndertmiş demişti! Makam odasına MİT’den çiçek gönderildi komedisi usak.tv tarafından haber yapılınca apar topar görevden alınmıştı. Bu sebeple Gazeteci Kazım ŞEN’i şikâyet etmiş, yargılatmış, Kazım ŞEN’de beraat etmişti. Zira gazetecilik faaliyetleri çerçevesinde ve gerçekler üzerinden yapılmış bir haber hakaret sayılmazdı!

Gerçekte MİT olan bir insan böyle bir şey yapar mı?

Benim bildiğim MİT’in bazı şehit cenazeleri dışında makamlara atanan elamanlarına çiçek göndermez. MİT’in kendi personelini ifşa ettiği veya bilgi kaynağı olarak kullandığı memurlarını ağırlama ve gönlünü hoş etme kalemi yoktur. Zira MİT, adı üzerinde ülkemizin istihbarat kuruluşudur ve gizlilik esastır.

Volkan’ın MİT’le ilişkisi İzmir’de dönemin MİT Bölge Müdürü ile tanıştırılmış olmasıdır. Sanıyorum o müdür şimdi emekli.  Bir dost ortamında onu tanıştıran kişiyle bir sohbetim oldu.

Dünya ne kadar küçük değil mi Volkan?

Huylu Huyundan Vazgeçmiyor!                                  

Huylu huyundan vazgeçmiyor. Aynı Volkan, şimdi de ÇAVUŞOĞLU’na Bak sen acıdın onlar sana acımıyor.” diyerek tahrik ediyor ve Nurullah’ını sıcak cepheye sürmeye çalışıyor.

Sürecek cephe kalmadı ama olsun! Bu saatten sonra gerçek dışı senaryolarla ve iftiralarla masumların hayatlarıyla oynamış tertipçilerin gideceği bir cephe de yok. Bu işlere karışmış herkes için,  dâhil olacakları her alan, ısısına dayanamayacakları kadar sıcak ve basbayağı ateş hattı! İftira attıkları herkes yargı ve hukuk önünde aklandı. Müfteri kumpasçıların hepsi iyot gibi açığa çıktı!

Halbuki ÇAVUŞOĞLU’na gerçek dışı bilgileri verip bunları basında işleten ve nihayetinde ona acımayan Volkan TURAN’ın ta kendisiydi! Kendi intikam emellerine Nurullah’ı alet etti!

Sonuçta TURAN’ın bu sözleri ve ÇELİK’in linkte ifşa ettiği gerçekler ÇAVUŞOĞLU’nda hayal kırıklığı yaratmış!

Zira rektörle iyi ilişkileri varmış!

Eski rektör Sait ÇELİK bunu yazmadan önce kendine sormalıymış.

Belge üzerinden yazı yazan ÇELİK (ki o belge benim dosyamda çıktı ve kendisine ben verdim) ÇAVUŞOĞLU’na neyi soracakmış?

Bak Nurullah!

Kumpasın düğmeye basıcısı sen değilsin! Senin aklın o işlere ermez!

Düğmeye basanlar seni bu işlere sokup kullanma becerisi gösterenler. Düğmeye basan kim biliyor muşunu? Seni Ankara’ya Ö.Ö ile görüşmeye gönderenler  Zaafların nedeniyle seni bu süreçlerde kullandılar.  Yazının ve yazı dizisinin ilerleyen bölümlerinde belgeleriyle anlatacağım.

Kumpası Beraber Çözeceklermiş!

Nurullah’ın röportajında yaptığı konuşmada fikrî insicam yok.

Oradan oraya atlıyor, yorum yapıyorum diye saçmalıyor.

Beni hedef alırken iftiranın bini para!

Rektöre gereken desteği vermemiş ama verir gibi yapmışım da, rektöre kafa yaşatıyormuşum da, rektör gelmiş bunun duvarına toslamış!  Hâlbuki kendisi rektöre destek vermiş, varsa kumpas (sanki bilmiyor!)    kumpası beraber açığa çıkartacaklarmış, falan filan.

Dahası rektörün yazdığı yazıya hâkim olmadığını ve yazıyı benim yazdığımı bile ima ediyor. Akıl ve izan dışı her şeyi söylüyor.

İşin enteresan tarafı bu kafa yapısı ve kapasitesiyle muhatap olduğu akademisyenleri küçümsemesi, abuk subuk yorumlar yaparak akademik kimliğe sahip muhataplarını salak yerine koyması!

Bu algısı nedeniyle aslında Eski rektör Sait ÇELİK Başına gelenden neden halen habersiz” gibi traji komik bir cümle kurması  gerçekten çok hoş!

Bizzat kendisinin katkılarıyla 2,5 yıl zindanda yatan Rektör bilmiyor başına geleni! ÇAVUŞOĞLU biliyor!

Kelimenin tam anlamıyla zavallıca ve çaresizce bir yaklaşım! Köşeye sıkışmış bir Nurullah profili!

Doğrusu benim dahi, kendisiyle ne bir husumetim ne de hesabım var!

Kendi deyimiyle bana toslayan kendisi!

Ama onu cepheye sürenlerle yargı mercileri önünde görülecek bir hesabım var elbette!

Gönderdiği sms mesajı ile Nurullah’ı dolmuşa bindiren TURAN, aslında eski rektör ÇELİK’in yazdığı yazının doğrudan muhatabı!

Ama ÇAVUŞOĞLU’ndan çok daha kurnazdır.

Onun zaaflarını tespit ettiği için linki ÇAVUŞOĞLU’na gönderip, aleyhime program yaptırdıktan sonra yayının altına yorum yapmış!

Bir cümlesi aynen şöyle: “Ben sizinle arkadaş olmaktan gurur duyuyorum!”

Yukarıdaki yorum ÇAVUŞOĞLU’nun 25.09.2022 tarihinde yayınladığı, eleştiriye konu yaptığım haber ve röportajının altında bulunuyor. Kendini beğenmiş ve dünyanın merkezinde zanneden bir ruh hali nasıl tahrik edilir,  biliyor Volkan!   Gerçekten bazı alanlarda rakipsiz bir kişilik!

Evet, Volkan kardeşim. Sen yürüme!

Sen yürüme, ÇAVUŞOĞLU senin adına yürüsün!

Yürünecek yol kalmadığını bile bile ÇAVUŞOĞLU’nu yürüt!

Ama sen arkalarda bir yerde dur! Öne çıkma! Sana bu yakışır

Sana irtibatlı olduğun belgelerle sabit Ahmet BOZKURT adıyla ihbar yapmak ve buna savcılıkta işlem yaptırmak yakışır.  CİMER’den ihbar yaparken bile ismini gizlemek yaraşır sana!

Öyle değil mi?

CİMER üzerinden üniversiteye yaptığın şikayet gerçekten çok komikti. Ali Galip Baltaoğlu bir yardımcı doçente ve bir şube müdürüne iftira atıyor diye şikâyet ediyorsun. İsmini gizliyorsun. Ne gerek var?  Yardımcı doçent sen şube müdür de Sezayi Daşdemir. Öyle mi? İftiraya uğrayanlar varsa şikâyet mercii CİMER mi? Yoksa Uşak Cumhuriyet Başsavcılığı mı?  Şimdiye kadar başvurduğunuz gibi devletimize gideceksiniz. Haksızlığa uğramışsanız Devletimiz sizin bendeki hakkınızı alıp size verecek. Yol bu kadar basit!

Neyse Volkan kendi savaşın için başkalarını cepheye sürmek de yakışıyor sana!  Bilirim… Kendi savaşını ortaya çıkıp açıkça vermek her kişinin işi değildir.

Her ikiniz hakkında da kumpas kurmaktan ve iftira etmekten dolayı yasal yollara başvurdum. Birbirinizle gurur duya duya beraber yargılanacaksınız inşallah!

Tehdide Devam ha…

Şikâyet etmek için 6 yıldır ne beklediniz, diyorsun? Bilmiyorsun da çok mu merak ediyorsun?  Zira 6 yıldır bitmeyen soruşturmanın içeriklerine 6 yıl sonra ulaştık muhterem! Merak etme 6 yıl bekleyen adam birkaç yıl daha bekleyebilir! Yalanlarınızı iftiralarınızı yargı önünde ispatlarsınız!  Ayrıca, ÇAVUŞOĞLU’nun 25 Eylül 2022 tarihli sözde röportajındaki hakaretleri için de yasal yollara başvurdum. Yeni gördüm Çavuşoğlu suç işlediği  röportaj videosunu alel acele kaldırmış!  Halbuki ben delil orada dursun diye erişim engeli istememiştim!

Sende lütfen, şeref ve haysiyet gibi kelimeleri ağzına dolayıp,   suç duyurusunda bulunur gibi bize ne yapacağımızı öğretmeye kalkma ve sahte kahramanlık naraları atma.

Biliyor musun?  Bizi tehdit ederken bunu ilk defa görünen bir alanda yaptın. Tam 6 yıl sonra internet ortamında açıkça göründün. Tebrik ediyorum!  Zira bu eylemin tebriğe değer bir gelişme! Her ne kadar bu yorumunda hakaret ve iftiralarına devam etsen de orada şeref ve haysiyet kelimelerini yan yana kullanman ve muhataplarında şeref ve haysiyet araman son derece ilgi çekici! Üstelik halklıymışsın gibi bizdeki şeref ve haysiyeti sorgulaman çok hoş!

Aynen şöyle diyorsun:  “İkinizde de,  onur haysiyet şeref namus varsa”

Yapma Volkan,  böyle cümleler tehlikeli, döner seni vurur Volkan!

Şeref ve haysiyet kelimelerini ağzına alırken dikkatli olmalısın.   Savcının odasına girip;

“Ali Galip seni sattı. Rektör seni sattı, senin aleyhine ifade verdiler, sen de onları sat.” gibi sözlerle Kenan AKARBULUT’u iftiraya ikna ettirmeye çalışan senin gibi bir adamı kendini şerefli,  muhatabını şeref ve namus mahrumu görmesi, nasıl bir mantığın ürünüdür! Senin gibi bir adamın bu kavramlardan anladığı nedir?  Bunu gerçekten anlayamıyorum.

Düşünürsen, sen de diyeceksin ki,  bu ne yaman bir çelişki!

Yaptığını sen biliyorsun. Aynanın karşısına geç ve böyle bir eylemi yapabilenin, böyle bir tuzağı, ilerisini gerisini düşünmeden kuranın, şeref ve haysiyet konusunda ne gibi fikri olabilir?  Kendi kendine bir sor!

Ha diyorsan ki bu laflar yalandır iftiradır.  Üstüne alınma!  Kenan AKARBULUT gelir ifadesini verir. Cezaevinden çıkış giriş evrakları ortada.  Yer zaman tarih zaten belli. Bu durumda HTS kayıtlarından nerede olduğun ortaya çıkar!  Şayet sen bunu yapmadıysan ben senden özür dileyeceğim, hiç sorun yok.

Böyle şeyleri fütursuzca yapma yetisini kazanmış bir kişilik olarak şunu bilmen gerekiyor. Ben senin gibi işkembeden atmam. Belgelerle konuşurum. Seni de belgelerle şikâyet ettim, hiç merak etme! Yorumunda diyorsun ya! 6 yıl beklenir mi yahu? Muz Cumhuriyeti mi burası? – Sayenizde Muz Cumhuriyeti gibi olduk! Senin içinde etkin olarak bulunduğun kumpas soruşturma dosyası 6 yıl sürünce, 6 yıl beklemek zorunda kaldık.  Hepsi bu!

Burada da zamanı kendine delil gösterip aklanmaya mı çalışıyorsun?  Ayıp, tek kelimeyle ayıp!  Böyle haklıymış gibi tepkiler vererek temize çıkacağını mı zannediyorsun?

Yaptığın yorumda, Sait hocaya ve sevgili arkadaşı olarak tanımladığın bana;  Bir gün mutlaka ettiğinizi çekeceksiniz. Daha ne gördün ki? İhanetin faturası o kadar da az olmaz. Devlet hep 18 yaşındadır. Hainin yaptıkları asla yanına kalmaz bilesin. diyorsun!

Yok ya?

Bu kadar iş çevirdikten sonra bir de tehdit etmek neye güvenin eseri?  Kimin ihanet ettiğini, kimin hain olduğunu, kimin at izini it izine karıştırdığını sen soruşturulduğunda göreceğiz de!  Sana şu soruyu soracağım!

Sen devlet misin Volkan?

Sen devletsen kurbağa da dev!

Sen devletsen ve bunu devlet adına söylüyorsan elinden geleni ardına koyma!

Kimi tehdit edeceğin kimi edemeyeceğin hakkında bir fikrin olmalı.

Neticede seninle oturup kalmışlığımız,  yemiş içmişliğimiz var. Beni az çok tanıyorsun.

Saçma sapan takıntılarını kafanda kurduğu senaryoları gerçek kabul ederek işi buralar kadar getireceğini doğrusu öngöremedim. Elbette senin bileceğin bir iştir.  Önünde iki yol var. Ya doğruyu ya yanlışı seçersin.  Seçim senin. Ama beni tehdit edemezsin! O kadar ileri gidemezsin

Terbiyeni takın ileri geri konuşma. Yemezler!

Sen ve senin gibilerden korkacak adamlara yap bu varyasyonları!

Hayat çizgime baktığımda doğrusu gücüme gidiyor.  Sen gibi dünkü çocukların,  öyle süslü ve hamasi laflarla beni tehdit edebileceklerini sanması kanıma dokunuyor.

Öyle idealistlik lafla olmuyor. Senin devlet ve millet gibi bir idealin varsa, önce ahlaklı olacaksın. Müfterilikle milliliği ve milliyetçiliği sakın karıştırma. Milletini, dinini seven, imanı ciddiye alan bir  adam böyle işlerin içinde bulunmaz.

Hakkımda yaptığın şikâyetten de senin lehinde sonuç çıkacağından emin görünüyorsun. Çıksa ne olur? Hukuk, yerelden en üste kadar mücadeleyi gerektiren uzun bir süreçtir Volkan! Aleyhimde karar çıkarsa, eninde sonunda hukuka aykırı kararı bozdurur ve hakkımı alırım. Eninde sonunda alırım. Daha dün aleyhimde çıkmış bir kararı Anayasa Mahkemesinden adil yargılanma hakkının ihlali gerekçesiyle geriye döndürdüm.  Bu konuda ciddi bir tecrübemin olduğunu en iyi bilenlerden biri de sensin! Hukuk yolunda teslim olmayacağımı tahmin edersin.

Sonuç olarak davayı kaybetsem ne olur?   Kişi konumunu biliyorsa mahkemeden çıkan kararın ne önemi var? Burada ben her zaman haklı, sen ise hep  haksız ve mücrim konumunda olacaksın. Büyük kul haklarına girdin.  Savcısından hâkimine, rektöründen, YÖK başkanına kadar bilmesi gerekenler bilmese de olur! Zira Allah biliyor!

Hırsın hep aklının önünde gitti maalesef. Hiç olmazsa bu aşamadan sonra yiğit ol ve hukukun sonucunu hep beraber bekleyelim!

ÇAVUŞOĞLU Dosyası  2 gün sonra devam edecek….


Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.