SİZİ KORUYAN DUVARLARI ALLAH’IN İZNİYLE YIKACAĞIM


Oyun Bitti!

Ne Dediysem O !

Sevgili dostlar bu köşede en son 15 Kasım 2021’de yazdım.

Uzun bir aradan sonra tekrar yazmaya başlıyorum.

Neden bu kadar ara verdik; yazı başlığımızla yakından ilgili!

Yalan ve iftiralarla üzerimize gelen kahpelerle ilgili uzun süre mesai yapmak zorunda kaldık.

“Ne dediysem o” demiştik ya hani. Oyun bitti ve ne dediysem o çıktı! Ben sözümde sabitim. Diğerleri nerede?

Olmazları Olur Yapanlara Basit Bir Sorum Var: Mutlu musunuz?

Nerede Nurullah CAHAN?

Nerede Hüseyin Ufuk UĞUR?

Ali Rıza ÇÜMEN, Süleyman ÖZIŞIK, Terör Savcısı Bahadır SAKAOĞLU, Uşak Başsavcısı Mustafa GÜMÜŞ ve Başsavcı Vekili Hacı Aykut AYDIN, neredeler?

Ben iddiamın halen arkasındayım.

Bu arkadaşlar ifadelerinin ve icraatlarının arkasındalar mı?

Varsa şayet vicdanları, vicdanları rahat mı?

Nerede bunlar şimdi?

Görevlerinin arkasına saklanıp kumpas kurarak eğitim çağındaki üç ve biri süt kuzusu kız olmak üzere 4 çocuğu 2,5 yıl babasız bıraktınız, mutlu musunuz?

Yaptığınızın yanlış olduğunu bile bile, sonucu insan hayatı olan ağır işlemlere imza attıktan sonra eve gidip eşinizin çocuklarınızın yüzüne nasıl baktınız?

Hangi vicdanla biyolojik hayatınızı sürdürebildiniz?

Gerçekten bilemem.

Ama şunu biliyorum; bugün hiçbiriniz uyuyamıyorsunuz.

Huzur size haram!

Sünnettulah çok açık. Böyle günahlara batanların ne huzuru olur ne de rahatı!

Biliyorum.

Sırf Rektör Sait ÇELİK’e kumpas kuruldu dediğim için beni tutuklayacak kadar kinlendiniz ve gözünüzü karartınız. Devletin size verdiği yetkileri kötüye kullanıp güneşin batıdan doğduğunu iddia ettiniz!  FETÖ ile mücadele döneminde hayatı fetö ve zihniyetiyle  mücadele ile geçmiş bir akademisyeni lekelediniz, dahası FETÖ ile mücadelede etkisiz hale getirdiniz! Sonra da biz FETÖ ile mücadele ettik diye üstlerinize yutturdunuz öyle mi?

Size ne denir ki?

Resulün; “utanmadıktan sonra dilediğini yap” dediği rivayet edilmiş.

Durumunuz aynen bu!

Zamanı geldi, şimdi soruyorum:

Ailemizin ilk torunu can paremiz yeğenim Hikmet Talha BALTAOĞLU’nun amansız hastalığı ve ağır ameliyatı için İstanbul’a gitmiştim. Beni orada 4 Temmuz 2018 gözaltına aldıran ve 6 Temmuz’da tutuklayan yasa adamları(!) mutlu musunuz?

Hocalık hayatı boyunca yüzlerce öğrenciyi bu hain yapının elinden almış, FETÖ ile asla ilgi kurulamayacak, ülkesine ve insanına hizmetten başka hiçbir derdi ve amacı olmayan bir akademisyeni milletin gözünün içine baka baka FETÖ iddiasıyla tutukladınız. Aferin size, mutlu musunuz?

Moral vermeye gittiğimiz hastamızın moral bozukluğu olduk sayenizde! Mutlu musunuz?

Ben o yeğenimi, siz beni tutukladıktan 15 ay sonra 12 Ekim 2019’da kaybettim. Mutlu musunuz?

İşte o 34 yaşındaki yeğenim, ameliyattan çıktıktan beş gün kadar sonra 15 Eylül 2018 akşamı “Amcan tahliye olmuş” denince sevinçten ağlamış! İşte bu sevincin kaynağı oldunuz, mutlu musunuz? Mutluluk size  uzak ama buna bari mutlu olun!

Kabahat Sizde Değil Bizde: Sizi Yetiştiren Aile ve Eğitim Sisteminde

Ben gerçekleri yazdım ve kumpasa dair delilleri ifşa ettim diye bana düşman oldunuz. Yetkilerinizi kötüye kullanıp tutuklayacak kadar düşman oldunuz. Sanıyor musunuz ki, ben size düşmanım veya düşmandım. Ben size değil kendimize kızıyorum. Sonuçta sizleri biz yetiştirdik.  Bu yaşananların aslında gerçek sorumluları ben ve benim biraz önümde olan nesil olarak bizleriz.

Şahsen sizin sorumluluğunuzu yüklenmesem de kuşak olarak yüklenmek zorundayız. En azından bunu biliyorum.

Dünya ve ahiretlerini berbat eden sizlere kin duyamam, sizler için ancak üzülürüm.

Belki sizlerin hakkında bugüne kadar ve el’an bugün yaptığım ifşaatlara ve yazılarıma canınız sıkılmıştır. Bir de müjdeli haber vereyim de sıkmayın canınızı!

Geçen hafta HSK’dan bir tebligat geldi. Sizleri kumpas kurdular diye 2017-2018 yılında yaptığım şikâyetlerimin sonuçları yeni yeni neticeleniyor. HSK hakkınızda defalarca soruşturma yapılmamasına karar verdi. Ama arkasını bırakmadım, defalarca itiraz ettim. En son gelen HSK Genel Kuruluna yaptığım itirazda dilekçemin işleme konulmamasına KESİN OLARAK karar verilmiş. Sevinin!

Gerçi gerek Sait ÇELİK gerek ben, yeni ortaya çıkan bilgi ve belgelerle beraber her türlü delili Cumhuriyet Başsavcılığına sunarak hakkınızda tekrar suç duyurusunda bulunduk. HSK’nın gündemine tekrar geleceksiniz. Ama rahat olun HSK şimdilik kapı gibi arkanızda! Bende öyle bir inat var ki, itiraf ediyorum nereye kadar giderse oraya kadar! Biiznillah eninde sonunda yargı önünde hesap vereceksiniz.

Size kötü  bir haberim daha var.

Yaşanan her şeyi kayıt altına alıyoruz. Nitekim Sait ÇELİK, yaptıklarınızı kitap haline getirdi ve yakında yayınlanıyor. Muhtemelen Hukuk Fakültelerinde geleceğin hukuk adamları olacak öğrenciler, yapmamaları gerekenleri, sizin yaptıklarınız üzerinden öğrenecekler! Her biri, yasa dışı eylem ve işlemlerinizi okurken ve belgelerini incelerken hayretlerden hayretlere savrulacaklar, sizleri kınayacak belki de arkanızdan lanet okuyacaklar! Çocuklarınız soy isimlerinden utanacaklar. Ne hakkınız vardı çocuklarınıza bunu yapmaya?

Azgan Çiçeği adlı şiirimde bu hakikati şu dizlerle anlatmıştım:

“Doğrudur meftunum ülkeme, üstelik hem de afilisinden.
işaret parmağım tetik üzere yorgun ama  talimli
dikkatlisinden.
nişan alacağım gez göz ve arpacık, hizada tarih,

kırılacak kuşatma yıkılacak surlar.

soyunacak azgan çiçeği sıradan dehalar çırılçıplak,

deklanşör düşecek üzerlerine, aşılacak engerekli  yollar.
kirli sarı defterler konuşacak, üflenecek tozlu kitaplara,
cemaziyülevvel saçılacak meydanlara, şavkı vuracak

hakikatin istikbale

okyanusları mürekkep edip tüketmeyen kalemin,

kayıtları hortlayacak siyah ve beyaz sahifelerde.

adaletin zifafı vuracak gölgelerin aslına,
hiçbir hakikat kalmayacak alemde nihan,
bahçenin sahibi kimmiş, bilecek cihan.”

Gerçekler eninde sonunda ortaya çıkacak ve siz de öğreneceksiniz bahçenin sahibi kim?

Hadi bir de  eğitiminize  katkıda bulunalım. Kuran’da rabbimizin  sizin gibi gafletteki insanlara verdiği ilk örnek bahçe sahipleri kıssasıdır. Allah’ın olanla sizin olanı ayırt edemediğiniz müddetçe   hüsrana uğramaya devam edecek, biriktirdiklerinizi ateş olarak yanınızda götüreceksiniz.

Okurlara Sözüm

Sevgili okurlar;

Unutmayın!

Mağdurlar, haklarının peşine düşmedikleri takdirde başkalarına yapılan her haksızlıktan da bir pay sahibidirler. Güney Afrika Cumhuriyeti’nde ırk ayrımına karşı mücadele eden halk önderi, Siyah Bilinç Hareketi’nin kurucusu Steve Bantu Biko, Zalimin elindeki en etkili silah, mazlumların zihniyetidir” der. Bu zihniyet, “Kötülere karşı biz ne yaparsak yapalım hiçbir şeyi değişmez.” inancıdır.

Mevcut ortam ve şartlar, Uşak çetesinin hak ettiği cezaları alması ve adaletin tam tecellisi noktasında ümit kırıcı bazı parametreler içerse de adaletin tecellisi için elimden geleni fazlasıyla yaptım ve yapma azmindeyim. Bunu kendime, aileme ve ülkeme karşı bir görev ve sorumluluk olarak görüyorum.

Şair Adem Yazar’ın Gün Gelir adlı şiirinde ifadeye koyduğu gibi;

Bu devran böyle dönmez, yön değiştirir elbet
Çığırtkan sesinizi kestiğiniz gün gelir
Zaman denen şu kısrak, don değiştirir elbet
Rüzgarın tam tersine estiğiniz gün gelir.

Suçlu çıkmış kürsüye suçsuz ayakta, sanık
Üç beş yalancı fetbaz, görmediğine tanık
Mazlumun ahı ile, iki yakanız yanık
Korkuyla bir köşeye, pustuğunuz gün gelir

Sizi gidi yardakcı, melun, habis mahlukât
Kapansa tüm dosyalar boşa çıksa tahkikat
Kapınıza gelince ölüm denen hakikat
Çenenizi kapatıp sustuğunuz gün gelir

Biliyorum, her toplum layık olduğu gibi idare edilir. Uşak halkında biraz bilinç olsaydı içinde doğruya tanıklık yapan çok sayıda adil insanlar çıkarır, ne bu çeteye teslim olur ne de belediyesini yağmalatırdı!

Belediye Çalışmıyor

Geçenlerde Uşaktaydım.

Belediyenin çalışmadığından şikâyetçi oluyorlardı. Kendilerine de söyledim. Belediyesi soyulurken seyirci kalanlar şimdi şikâyet hakkına sahip değildirler. Belediye çöpünüzü topluyorsa yatıp kalkıp dua edin.

Örneğin, bir taş ocağından Uşak Belediyesi’ne 5 milyon ton mıcır fatura edildiği tespit edilmişti.  Bu miktar mıcırla 30 cm kalınlığında Uşak’tan Iğdır’a, Iğdır’dan Ermenistan’a hatta Azerbaycan’a varıncaya kadar yol yapabiliyormuş. Bu iddia basında çıktı. Hiçbir Uşaklı bu iddianın peşinde düştü mü?

Siyasetçilerden bahsetmiyorum.

Uşak’ta yaşayan şehirli Uşaklıları kastediyorum.

Cumhurbaşkanlığının şikayet sitesi CİMER’e: “Sayın Cumhurbaşkanımız, Belediyeye çöreklenen bir çete tarafından Uşak soyuldu, ivedi olarak yasal işlemlerin yapılması için gereğini arz ediyoruz” diye başvuruda ve ihbarda bulundu mu?

206.000 nüfuslu Uşakta %1 yani 2006 kişi bunu dert edip devletin üst makamlarına götürmediyse, seçmen olarak tazyik uygulamadıysa o şehrin halkı başına gelenlere razı demektir!

Kumpasçılara Sözüm

Hz. Ali; “Her kim ki haksızlığa uğrar da hakkını aramazsa, hakkı ile birlikte şerefini de kaybeder ” der. Ne muhteşem bir tespittir…

Bu yüzden davamızın ölümüne ve her daim peşinde olacağız. Eninde sonunda sizi koruyan duvarları Allah’ın izniyle yıkacağım. Hani; “Bu skandal soruşturma, bir kumpas davasıyla sonuçlanacak. Sizi ve bu işe karışan diğer Adli ve İdari personeli elleri kelepçeli görmek isterim. Siz savcılık yapmadınız. Bana ve Rektör’e kumpas kurdunuz. Bir masumu iftiralarınızla cezaevine gönderdiniz.” demiştim ya! (Bkz. https://www.baltaoglu.net/ah-savcim-ah-ne-yaptin-sen.html )

Şimdi çoğu gitti azı kaldı.

Yasaları ihlal edenleri yasal olarak takip ediyorum. Sanıyorlar ki kapanır, kapanmaz! Yasal yolları ve işledikleri suçları araştıracak yetkilileri bulana kadar ve dahi ölene kadar takip devam edecek!  Ben öldükten sonra da çocuklarıma vasiyetimdir, kamuyu çürüten kirli kamu görevlilerini sistemden yok edene, başka masumlara zarar verecek durumdan çıkartana kadar yasal haklarımızın takipçisi olsunlar.

Haa derlerse ki başarmazsın, biz çok güçlüyüz! Diyebilirler! Ama yine yanlış hesap yaparlar.  Bizler yani ben ve mü’min kardeşlerim; “Sakın zalimlere eğilim, yakınlık göstermeyiniz. Yoksa cehennem ateşi yakalar sizi; Allah’tan başka bir dostunuz, bir dayanağınız yoktur. O zaman O’nun yardımını göremezsiniz” hitabına (Hud: 113) muhatap olanlar, gerçek gücün Allah’ta  olduğunu, Allah’tan başka dost ve  dayanacak bir güç ve iktidar olamayacağını, dünyevi iktidar peşinde koşanların,  cehennem ateşine yakalanacağını  biliriz.

Bilmeyenlere de bilmeleri için yardımcı oluruz!

Uşak’ta Şehir Eşkıyaları

Biliyorsunuz Uşak’ta geçmiş belediye başkanının döneminde bir çete tüm şehirde terör estirdi. Ortalık yalana dolana istismara iftiraya boğuldu. Maalesef devletin ilgili kurumlarında bazı kamu görevlileri bu olaylara seyirci olmakla kalmadı, hatta çeteye yardımcı oldu!

FETÖ davaları tam anlamıyla piç edildi!

FETÖ işi bir çıkar ve istismar alanı yapıldı. Sebepsiz zenginlikler ve haram saltanatlar ortalığı sardı. Bugün ipliği pazara çıkan adı FETÖ borasında geçen Süleyman ÖZIŞIK gibilere bu küçücük Anadolu şehri peşkeş çekildi.

Bu köşeyi ve siteyi takip edenler şahittir ki ben bütün bu olanlara seyirci kalmadım. Gücümün yettiğince bildiğim gerçekleri söyledim ve yazdım. Bedelini de ödedim. Ailem ve çocuklarım da bu terörden payını aldı elbette!

Benden Başkaları da Vardı.

Hakkını yemeyelim bu sitenin sahibi Kazım ŞEN de çeteye boyun eğmedi. Bu platformda  yazı yazdırılmamam konusunda Ali Rıza ÇÜMEN isimli bir zat tarafından ikaz edildi. Hiç yüz yüze gelmediğim, tanımadığım bir zattı bu Çümenlerden Ali Rıza!

Kazım ŞEN  tehditlere pabuç bırakmayınca dağa kaldırılıp darp ve tehdit edilip ağır ceza mahkemelerinde kirli kamu görevlilerince yargılatıldı.  Sadece ve sadece gerçekleri yazdığı, rektör Sait ÇELİK’e kumpas kuruldu dediği,  delillerini ifşa ettiği, belediyedeki yolsuzlukları yazdığı için yaşadı bütün bunları ve bir adım bile geri çekilmedi. Sağ olsun.

Ha unutmamayım. Gazeteci Hakan KORUK da payını aldı bu kanunsuzlardan. Kazım abisine arkadaşlık etmek amacıyla yanında gitti ve kravatlı eşkıyaların uzantılarıyla bizzat tuzak çiftlikte  tanıştı.

Kafalarına silah dayanarak darp ve tehdit edildiği bu menfur olay sırasında: “Ali Galip mi kurtaracak şimdi sizi bizim elimizden, buradan artık sizin için çıkış yok, tüm parmaklarınızı kıracağız. Sıra Ali Galip’e de gelecek” gibi sözler söylendiğini Hakan KORUK’tan duymuştum.  Dolaysıyla bu  kravatlıları hedefe koyduğu için dosyaya ilave edildi. Bize dosya hazırlanırken Hakan’a da  bir iyilik düşünmüşlerdi(!) ama sanıyorum son anda vazgeçilmiş olduğu için operasyonda alınmamış ve bizimle birlikte tutuklanmamıştı!

Hakan KORUK da yaşadıklarından, gördüklerinde ortadaki delillerden  yola çıkarak “rektöre kumpas kuruldu, Nurullah CAHAN’ın FETÖ irtibatları var, belediyede yolsuzluk yapılıyor” dedikçe sosyal medyadan yaptığı yayınlarını toplayıp hepsini bizim dosyamıza doldurmuşlar!

Aslında bu kumpasa dair bilgiler namusu maaşı kadar olan yerel ve ulusal tüm gazetecilerde de vardı. Onlar gerçeği dile getirmediği gibi kumpasçı müfterilerin maaş karşılığı sözcüsü oldular.  Koskoca ilde iki basın emekçisi bu gerçekleri dile getirebildi.

Bu arada biri bana,  mafya liderinin kültür hayatımıza ve gündemimize kazandırdığı “namusu maaşı kadar olan gazeteciler” kavramlaştırma cümlesini kullanacaksın diye söyleseydi, bu olacak şey değil derdim! Şimdi kendime şaşırıyorum. Neler oluyor hayatta!

Demek ki cümle doğru olunca yanlış adamların dilinden dökülmesi hakikate bir zarar vermiyormuş!

Fetö’cü Kenti ve Devletin Temsilcisi Valiler!

Herkes bilir, Uşak bir FETÖ’cü kentiydi.

Üst düzey bürokratları ve organize sanayi yönetimleri FETÖ’nün elindeydi.

Valisi, Başsavcısı vb. üst düzey yöneticileri FETÖ ile irtibat ve iltisaklı görünüyordu.

İktidar organlarının bir kısmı da FETÖ’ye bulaşmış ve bunlar bir takım yerel ve ulusal haberlere konu olmuştu.

FETÖ ile mücadele etsin diye gönderilen ve FETÖ ile mücadele ediyormuş görüntüsü veren dönemin valisinin gerçek dışı şahitliğe soyunduğunu da gördü bu gözler.

Yalancı şahitlik yapan vali ile, hakkımızda yapılan tarihi eser kaçakçısı hezeyanını valilik yoluyla KOM’da resmi kayıt haline getiren ve üzerinde bylock kaydı olduğu söylenen bir başka valiyi burada tanıdık! (Bkz.  14.10.2020 SAİT ÇELİK YAZIYOR: VALİ SEDDAR YAVUZ’UN İFTİRASI / İNTİKAMI https://www.usak.tv/hit-haberler/sait-celik-yaziyor-vali-seddar-yavuzun-iftirasi-intikami-h40998.html Bkz. 19.09,2022 Polis Sorgusu VII, https://www.mirathaber.com/polis-sorgusu-vll/)

Paralel yapıyla mücadelenin başlamış olduğu dönemde  iftiracı sayın valinin İl Sosyal Etüt Proje Müdürlüğü ve Dernek Masası Müdürlüğü FETÖ iltisak ve irtibatlıların  elindeydi. Cezaevinde FETÖ derneklerine üye olmaktan yatan  ancak üye olduklarını bilmeyen kişiler gördüm!   Kendileri adına atılmış imzaların sahte olduğunu söylüyorlardı. Anlaşılan o ki FETÖ’cüler Uşak’ta kâğıt üzerinde birçok dernek kurmuştu ve bazı kurucuların ve üyelerin bundan haberi yoktu!

İşte bu müdürleri paralel yapıyla mücadele döneminde görevden almayan, alamayan, 15-16 Temmuz gecesi sabah saat 3-4’e kadar sosyal medyada gıkı çıkmayan sayın vali bile 16 Temmuz sabahından itibaren FETÖ mücahidi kesilmişti. Yalancı şahitlik utancını da yanında götürdü. Ben devletim demekle devlet olunmuyordu. Gittiği büyük bir ilde utanmadan yeğenini Özel Kalem Müdürü atadığı için  basının diline düştüğünü duyduğumda hiç şaşırmadım elbette.  Yakışırdı ona ve benzerlerine böyle şeyler!

Gerçekten çok üzücüydü ama memleket gerçekleriydi bunlar!

Fetö’cü Olmayan Tek Üst Düzey Bürokrat

Bu ilde benim FETÖ’cü olmadığını kesin olarak bildiğim tek üst düzey bürokrat vardı.

O da Uşak Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sait ÇELİK.

İşte FETÖ’cü olmayan tek bürokrata FETÖ soruşturması yapıp kumpasla mahkûm olmasını sağlayan güvenlik ve yargı bürokratlarının hâkim olduğu bir şehirdi Uşak!

Kumpası adım adım belgeleyerek yazdım.

Hem de rektör tutuklanmadan önce kumpasın tüm ayaklarını deşifre etmiştim. Ama adamlar kamu içinde çeteleşerek güç zehirlenmesine duçar olmuştu. Her ne şart altında olursa olsun kafalarına koyduklarını yapmaya karar vermişlerdi. Para tatlıydı!  İfşa olmalarının bir önemi yoktu!

İşte bu şartlar altında  aşağılık kanunsuzlar   bana FETÖ’cülük isnat etti. Trolleriyle saldırdılar. Sayısız iftira ve hakaretlere maruz bırakıldım. Devletin içine sızmış bir takım çete mensuplarının yardımıyla hakkımda açtıkları kumpas mahsulü soruşturmayı 5 yıl 8 ay 22 gün sürdürülmesini sağladılar. Bu soruşturmanın uzatılmasındaki kastı fark ettim ve Anayasa Mahkemesine Adil Yargılanma hakkı ihlali iddiasıyla başvurdum.

Soruşturmayı açan Başsavcı Mustafa GÜMÜŞ, hakkımızdaki haksız işlemlerin iftiraların baş failiydi. Onun ne yaptığı ve yapacağı tarafımızdan zaten  biliniyordu. Fakat ne yazık ki; ondan sonra gelen ve Uşak’tan 2022 Temmuz kararnamesi ile giden sayın başsavcı da soruşturmamı ısrarla bitirmedi. Dosyanın bomboş olduğunu bildiği halde!

Hâlbuki Uşak’ta geçmiş dönemde yaşanmış yasadışı işlerde onun hiçbir payı yoktu. Fakat galiba dışarıdan hatta Ankara’dan müdahaleye maruz kaldı. Dolayısıyla görmedii bilmedi duymadı! Dilekçeyle, ya iddianame yazılarak dava açılmasını ya da soruşturmanın bitirilmesini talep ettiğimiz halde soruşturmayı bitirmedi. Sebebini kendi çok iyi biliyor. Anayasa Mahkemesi bu soruşturmanın neden bitmediğini sorgulamaya geçtiğinde yaklaşık altı yıldır bitmeyen soruşturma 6 günde KYOK kararı verilerek bitirildi!  Sayın Başsavcı Uşak’tan ayrılmadan 3 ay önce soruşturmayı bitirmiş oldu! Yani benim FETÖ ile uzaktan yakından ilgim olmadığı yasa yolu ile tescillendi!

Devlet aygıtlarını kullanarak beni hain bir örgüte isnat ederek işlem yapanlara teşekkür mü etmeliyim?

Bana yapılan ve hakkımda oluşturulan dosyayı başsavcılığı döneminin sonuna kadar sonuçlandıramayan ve bu olaylarla hiç ilgisi olmadığı halde bu günaha ortak olan sayın başsavcıya hakkımı helal etmiyorum. İşini yapamayan hiçbir yargı ve güvenlik mensubuna hakkımı helal etmiyorum. Başkalarının pisliklerini, 2018 Temmuz-2022 Mart arasında yaklaşık 4 yıl boyunca örtmek zorunda değillerdi.

Sonuçta bugün geldiğimiz yerde sözde soruşturmanın selameti diye  yaklaşık 6 yıl  gizli tutulan (kalan)  dosyamı gördüm.  Üzülmemek elde değil.

Ortalama zekâlarından şüphe ettiğim bu çakalların üniversitede, emniyette ve yargıda ne işi var? İşte bunu kabul etmiyorum. “Ya devlet başa ya kuzgun leşe…” demek derin kültürümüzde var.

Her hal ve şartta hakkı söylemek ise dinimizde!

Kumpasa dair ayrıntılara vakıf oldukça neden bu tanımlamaları yaptığımı daha iyi anlayacaksınız sevgili okurlar.

Kim Bu Kirli Kamu Görevlileri?

Hakkımda bu uydurma soruşturmayı açan ve  neredeyse  6 yıl sürdüren güç hakkında elbette bir fikrim var. İşgal ettikleri üst makamlarda ilahlık iddia eden bu zavallıları isim isim biliyorum.   Bir kısmı Uşak’taki çetenin arzularını yerine getirirken, Uşak belediyesinin kasasını kendi ceplerine bağladılar. Birçoğu muhtemel ki FETÖ borsasından yollarını buldular ki o yolların hepsi çıkmaz sokaktır! Yaşayarak öğrenecekler!

Yine en üstlerde görev yapmış, işlenen suçlara ortaklık etmiş birinin fiyatını öğrendim! Bu kişinin kardeşine 1,5-2 milyonluk bir park bahçe işi, belediyeden 12 milyona verilmiş ve kamunun 10 milyonu cebe atılıvermiş. Bu iddia gerçekse ki; gerçek olduğu yolunda güçlü karineler var, haram zıkkım olsun. Tabi bunlar devede kulak. Allah bilir buna benzer neler var?

Ne diyelim.

Şairin dediği gibi;

Sakın çıkmaz sanmayın, çıkar eliğinizden,
Tenekeye dönüşür, büker çeliğinizden.
Bilin ki fitil fitil burun deliğinizden
Yetim, öksüz hakkını kustuğunuz gün gelir.

Uşak Halkından Para Çalıp Tuzak Kuranlar Kan Kusacak!

Unutmadan söyleyeyim.

Ben tutuklandığımda çete, Anadolu Ajansı haberiyle benim Ordu kripto ve ankesörlü telefon operasyonu çerçevesinde tutuklandığım iddiasında bulundu. Eski Başsavcı Mustafa GÜMÜŞ’ün yönettiği ve şehrin göbeğinde jandarmaya yaptırdığı bu operasyonda yapılan algı haberleri bile planlanmıştı. İşte bu süreçte haberi yapan Anadolu ajansının tam göbeğinde kardeşi belediyeden iş almış bu üst düzey kişi vardı. Kardeşi yoluyla belediyeden menfaat sağlayan üst düzey haramzade! FETÖ okullarında okuduğunu tespit ettiğim bu dünkü veletler ve benzerleri sözde FETÖ ile mücadele ediyordu!

Uşak halkı kendisine kesilen bu ve benzeri faturalarla çok ilgilenmedi biliyorum ama ben ülkeme, vatanıma ve insanıma olan borcumu ödüyordum. Bu sebeple aydın sorumluğuyla şahsen ilgilendim ve halen ilgileniyorum.

Sonuç olarak üç beş şehir eşkıyası çakal ile üç beş kirli kamu görevlisi bir araya gelerek bir dizi kumpas organizasyonuna girişti diye ülkemizi bunlara bırakacak değiliz. Devletimizi ve milletimizi ne pahasına olursa olsun aç köpeklere, yağmacılara yem edecek hiç  değiliz. Bu devlet sokakta bulunmadı. Milletimizin de “neseb-i gayri sahih” kahpelere bir borcu yok!

Haram yiyenler kan kusacak, yaşayanlar görecek!

Selam ve sevgilerimle…


Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.